Ayağıma Beş Dikiş Atıldı!

Geçen hafta bayram tatili bittiğinde, pazartesi günü içinden nasıl lanet ederek uyandın değil mi sevgili okur? Pazartesi günü işe, okula gidecek olmanın verdiği o bunalım, o stres seni nasıl da boğdu değil mi? Heh işte, sen işe, okula giderken ben yatıyordum pazartesi sabahı. Neden? Çünkü yıllık izne ayrıldım. Dokuz günlük resmi tatilin üzerine bir de beş gün yıllık izin hakkımı kullandım. Eğer birazdan anlatacağım şey olmasaydı muhteşem bir hafta olacaktı. O yüzden az muhteşem bir hafta oldu. Bu arada blogu çok uzun süredir ihmal ediyorum. Olan biten olayları yazamıyorum. Aksıyor, gecikiyor yazılar. Kusura bakma n’olur.

Geçen salı akşamı Utkular’a gittik sevgili okur. Oturduk, Guitar Hero oynadık. Çaydır, çorbadır, figürdür derken epey eğlendik. Gece yarısına doğru hafif bir yağmur çiselerken vedalaştık ve ayrıldık. Utkucum sağolsun, bir sigara içimi kadar bize eşlik etti. Yolda ben dayanamayıp ufak bir cin hikayesine başlar gibi olduysam da susturdular beni.

Neyse, saat gece yarısını geçe eve girdik. Üzerimi değiştirdim. Su içmek için mutfağa yöneldim. Attığım ilk adımda ayağıma giren şişe kırığını hissettim çıkan “hırç” sesinden. Işığı açtığımda sol ayağımın altından halıya pıt pıt A Rh (-) kan akıyordu. Ayağıma saplanan camı söküp attım. Benim sesimden dolayı mutfağa gelen Merve ne yapacağını bilmez halde kala kaldı. Hemen kardeşim Murat‘ı aramasını söyledim. Daha sonra aslında biraz salaklık da ederek banyoya gittim. Ayağım epey kanıyordu. Lavaboda yıkamaya çalıştım, nafile. Suya değince daha da çok kanamaya başladı. Ayağımı hemen bir bezle sıkıca sardık ve ben sırtım yerde ayaklarım duvarda olacak şekilde uzandım. Murat’ı beklemeye başladık. Murat geldiğinde hemen en yakın hastanenin acil servisine gittik. Beni gördüklerinde fazla bir şey sormadan müdahale odasına aldılar. Buradaki sağlık görevlisi tanıdık çıktı.
dikissanAyağıma, yaranın içine, önce bir uyuşturucu iğne vurdular. İnanılmaz yaktı. Daha sonra bir de koldan tetanos iğnesi yaptılar. Ohh. Sonra ayağıma dikiş atmaya başladılar. Beş dikiş attılar. Yara epey derinmiş.

Şimdi evdeyim. Aksayarak yürüyorum haliyle. Aklıma takılan soru şu: Biz evde yokken, deprem ya da bir sarsıntı da olmamışken o şişe nasıl kırıldı? Bir süre önce cam şişelerin ağız kısımlarını keserek bardak yapma işine girişmiştim. Bir tane açılmamış meyveli soda şişesinin üzerini de yuvarlak şekilde cam kesme elmasıyla kestim. Mutfakta tezgahın üzerinde öylece duruyordu. Nasıl kırıldı bilmiyorum. Eve birisi mi girdi diye kapı pencereyi de kontrol ettim. Kimse girmiş gibi görünmüyordu.

Özetle, dikkat et sevgili okur. Evdeyken de dikkat et. Evde terlik giy. Ben severim terlik giymeyi. O gece giymedim bak, ayağım delindi. Bir de böyle kırılabilecek türde bardak şişe gibi cam eşyaların ortalıkta durmaması gerekiyor. Annem yıllardır hep söyler bunu. Umarım senin başına böyle şeyler gelmez sevgili okur.

Yorum bırakın