Yavuz Çetin Tribute Konseri – 12 Haziran Eskişehir IF

Geçen hafta Perşembe günü, oldukça yoğun, yorgun, kelimenin tam anlamıyla acı-tatlı bir gün yaşadıktan sonra kendimi koltuğa bıraktım. Birkaç saniye geçmişti ki telefonuma bir Instagram bildirimi düştü: Surge Türkiye sizi gönderisinde etiketledi.

Surge Türkiye hesabı ülkemizde müzik yayıncılığında, özellikle de Rock ve Metal türlerinde oldukça aktif bir platform. Her gün onlarca farklı konser, albüm haberinin yanı sıra temsil ettiği müzik türlerine ait albüm incelemeleri ve magazinsel haberlerle de son derece ilgi çeken bir ortam. Hem internet sitelerini, hem de Instagram hesaplarını takip ediyorum. İşte bu platform, Eskişehir’de IF’te yapılacak Yavuz Çetin Tribute by Yavuzcan Çetin konseri için üç kişilik davetiye çekiliş yaptı. Alper’i ve Merve’yi etiketleyip çekilişe katıldım.

İşte Perşembe günü akşamında telefonuma gelen bildirim, bu çekilişi kazandığımı müjdeliyordu. Surge Ekibi hemen benimle iletişime geçti ve kaydımı yaptırdım.

12 Haziran Pazartesi akşamı saat 21.00’de IF Performance Hall’e gittim. Kapı açılışı saat 20.00, etkinlik başlangıcı ise 21.30 olarak duyurulmasına rağmen içeride çok bir kalabalık yoktu. Ön sıranın hemen ardında sahnenin tam karşısına kuruldum. Saat 22.15’te grubun üyeleri sahnede yer alıp intro niteliğinde bir giriş parçası çalarak konserin başlayacağının müjdesini verdiler. Bu esnada sahnenin arkasındaki ekranda şu yazımda da bahsettiğim BLUE belgeselinin görüntüleri akmaya başladı.

Derken alkışlar eşliğinde grubun solisti ve frontman’i Yavuzcan Çetin geldi ve ilk parçalarına başladılar. Yazının bundan sonraki bölümünde, konserdeki şarkılar üzerinden bir kritik yazacağım. Şarkı listesinin altında konserde kaydettiğim şarkılardan bazı kesitlerin yer aldığı bir video yer alıyor.

  1. Cherokee: Yavuz Çetin denilince akla gelen ve “platin saçlı karıların altında Grand Cherokee” dizesiyle oldukça akılda kalan, en iyi parçalardan birisi. Açılış parçası olarak tercih edilmesi çok yerinde. Yalnız konserin ilk şarkısı olduğundan birazcık ses sisteminin azizliğine uğradı ve finalde çaldıkları solo neredeyse hiç duyulmadı.
  2. Gecenin Rengi: Yalnızca nakaratını biliyordum bu parçanın. Bu parçadan itibaren grubun klavyeci ve gitarist üyesi Yağmur Kerestecioğlu, yeteneği ve enerjisiyle oldukça dikkatimi çekmeye başladı.
  3. Sweet Home Alabama: Grup yalnızca Yavuz Çetin besteleri çalmıyor. Çetin’in ilham aldığı, çalmayı ve söylemeyi sevdiği parçaları da çalıyor. Bu da onlardan birisiydi. Parçanın finalinde Yavuzcan’ın çığlığıyla seyirci, konserin başından itibaren en enerjik haline büründü.
  4. İstanbul’a Ait: Klavyenin kısa bir introsunun ardından bu çok sevdiğim parça başladı. Bana göre Yavuz Çetin’in en melodik şarkısı bu.
  5. Seni Çok İstiyorum: Yavuz Çetin’in İlk albümünden, buram buram Texas Blues kokan bir şarkı. Oldukça eğlenceli. Parça boyunca sololar atıldı, grubun klavyecisinin esasında oldukça başarılı bir gitarist olduğunu da görmüş olduk. Bu arada neden bilmiyorum ama Spotify’da 1997 tarihli İlk albümünde bu parça yok.
  6. Sadece Senin Olmak: Bir önceki parçayla birlikte salondaki çifteler için söylediler. Parçanın nakaratına ve bu kısımdaki vokal melodisine hayranım. Sözlerinin her bir dizesini ilan-ı aşk ederken kullanabilirsiniz 🙂
  7. Old Love: Yavuzcan, grubun klavyecisi ve gitaristi Yağmur’un söyleyeceği Eric Clapton’a ait bu şarkıyı Yavuz Çetin’in çok sevdiğini söyledi.
  8. Çal Genç Adam: Şarkının tam ismi bu şekilde midir emin değilim ancak Yavuzcan’ın 18 yaşındayken yaptığı bir parçaymış.
  9. Everybody Needs Somebody: Stevie Wonder’ın bu parçasını anons ederken “Rahmetli ben küçükken evde bunu çalardı, beni de dans ettirirdi” dedi. Bir dinleyici olarak o an garip hissettim. Yavuzcan’ın babasıyla olan çocukluk anıları aslında ne kadar da kıymetli bizler için. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük birkaç gitaristinden birisi olan Yavuz Çetin’in hayatına dair en ufak bir bilgi kırıntısı bile gerçek hayranları için oldukça ilgi uyandırıcı oluyor.
  10. Birkaç Saat: Bu şarkıyı tınısı bakımından Johnny B. Goode’a benzetiyorum. Enerjisi oldukça yüksek bir parça, sahnede de çok iyi çaldılar. Parça bitince sahneye ara verdiler.
  11. Oyuncak Dünya: Konserin ikinci yarısı Yağmur’un akustik gitarla çaldığı güzel bir introyla başladı. Albümde akustik olarak yer alan bu şarkıyı grup müziğine uyarlamışlar.
  12. Purple Haze: Yukarıda bahsettiğim üzere Yavuzcan’ın babasıyla olan güzel hatıraları bizler için paha biçilemez: Büyük bir samimiyetle anlattığı şu anısı örneğin. Çocukluk döneminde müzik zevkinin yozlaşmaya başlaması üzerine bir gün annesi “daha kaliteli müzikler dinle oğlum” diyerek babasına ait bir çekmeceyi açıyor ve orada babasının satın aldığı albümleri buluyor Yavuzcan. Bu albümler arasında en çok albümü satın alınan sanatçının Jimi Hendrix olduğunu görüyor. Yani Yavuz Çetin çok büyük bir Hendrix hayranıymış. İşte Hendrix’in Purple Haze isimli parçasını da en sevdiği sanatçının en sevdiği şarkısı olarak çaldılar.
  13. Baby Don’t You Wanna Go: İşte yine şüpheye düştüğüm parçalardan bir tanesi. Yavuzcan bu şarkıyı “Blues Marşı” olarak nitelendirdi ancak inanın şarkının ne olduğunu hatırlayamıyorum.
  14. Benimle Uçmak İster misin: Ve salondaki pek çok dinleyici gibi benim de en beklediğim anlardan birisi gelmişti. Bass gitarist Aytaç Er’in elleriyle kanatlanma işareti yaptığını görünce kamerayı da açıp beklemeye başladım. Salonda bir ayin sessizliği vardı. Herkes olanca dikkatiyle grubu izlemeye koyulmuştu. İlk notalarla ve ardından sözlere tüm salon eşlik etti. Kendi adıma bu parçada gitarda, özellikle o ikonik soloyu Yağmur’un çalmasını isterdim. Davulcu Batuhan Yıldırım da parçanın tırmanışa geçen ve zirve yapan bölümlerinde oldukça iyiydi. Parçanın zirvesi olan “Gel Benimle Ol” çıkışının biraz daha orijinaline benzer olmasını isterdim elbette ancak yine de tüylerim diken diken oldu milyonuncu defa.
  15. Yaşamak İstemem: Çetin’in en bilinen, belki de kendine dair her şeyin ipucunu yerleştirdiği parçası Yaşamak İstemem, bir önceki parçanın hemen ardından geldi ve kitle ayağa kalktı.
  16. Unchain My Heart: Ben konser bitti sanıyorken söz sırası Yağmur’a geçti ve bu kült parça başladı. Canlı performansta dinlediğim en iyi Unchain My Heart bu konserde çalındı ve söylendi. Yağmur Kerestecioğlu İnanılmaz vokal yapıyor. Parçanın ortasında bir sürprizle “Resimdeki Gözyaşları’na bağladılar şarkıyı. O şarkı da bitti derken geriye dönüp Unchain’i de bitirdiler.
  17. La Bamba: Yavuzcan’ın şipşak çaldığı giriş riff’inden sonra parça başladı. Şarkının bazı sözlerini Türkçeleştirerek söylediler. Ama mekan inanılmaz reaksiyon verdi bu son iki parçaya.
  18. Kim Kurtarır Canımızı: Yağmur tüm salona “Kerim Çaplı” ismini duyup duymadığımızı sordu. Salonda oldukça çok sayıda bir kitle el kaldırdık. Yağmur daha sonra Kerim Çaplı’nın ölümünden yıllar sonra, oğlu tarafından şans eseri bulunan ve yarım kalmış albümü “Kayıp” albümünü ve sanatçıyı andı. Bu albümün tamamlanıp düzenlenerek yayımlanması sürecinde kendisi de görev almış. Kayıp isimli bu albümü ben de 2021 yazında İstanbul’dayken almıştım. Bu albümde yer alan “Kim Kurtarır Canımızı” isimli şarkıyı çaldılar. Kerim Çaplı’nın biyografisini okuyanlar ya da konser boyunca arkada dönen Blue isimli belgeseli izleyenler hatırlayacaklardır ki Kerim Çaplı’nın Amerika’da müzik yaptığı dönemlerde kendisine “Kim” ismiyle hitap ediyorlarmış. Yani aslında sanatçı “Kim Kutarır” derken belki de gizli anlamda kendisini de kastediyordu.
  19. Köle: Son parça. Yavuzcan konserin başından beri çaldığı babasına ait ve İlk albümünün kapağında da görülen elektrogitarını Yağmur’a verip kendisi klavyenin başına geçti. Son parça başlandığında özellikle mi ayarladılar bilmiyorum ama konserin başından itibaren arkada led ekranda dönen belgeselin de jeneriği akmaya başladı. Böylece tadını çıkara çıkara uzattılar parçayı.

Grup sahne boyunca yer yer deneysel de denilebilecek şeyler yapıyor. Özellikle klavyecilerinin konserin büyük kısmını doğaçlama olarak çaldığını ve hiçbir konserde birbirinin aynısı şeyler çalmadığından eminim. Klavyeci Yağmur Kerestecioğlu, grubun diğer elemanlarından farklı olarak bambaşka ruh hallerine giriyor. Gerçi konser boyunca grup elemanlarının tümü oldukça tutkulu bir şekilde çalıyorlar ancak yine de en temkinli olan Yavuzcan.

Elbette “Yavuz Çetin Tribute” ismiyle sahne almak oldukça da büyük bir sorumluluğu yüklenmek demek oluyor. Kemiklerini sızlatmamak adına çaldığınız her notanın, seçtiğinin her şarkının seyirciye geçmesi ve onay alması gerekiyor. İzlediğim ve dinlediğim kadarıyla grup Yavuz Çetin isminin altında ezilmiyor, bilakis o isme değer katıyor. Yavuzcan Çetin, kesinlikle babası taklit etmeye çalışmıyor, müzikal yeteneği ve grup arkadaşlarıyla sağladığı uyum sayesinde kulaklara iyi gelmeyi başarıyor.

1 responses to “Yavuz Çetin Tribute Konseri – 12 Haziran Eskişehir IF

  1. Reblogged this on Müzik Fanzin.

    Beğen

Yorum bırakın