Tag Archives: Gölbaşı

Yazın Son Parlak Gecesi

roadmoonBayram tatilinin son günü Ankara’da Gölbaşı’ndaydık Alper ve Koray’la. Bir kere daha hatırlattı kendini ölüm bir bayramın ardına. Arkadaşımız Özgür, elim bir trafik kazasında babasını kaybetti. Babasının cenaze töreni için düştük yollara. Özgür’e bir nebze olsun destek olabilmek için. Mekânı cennet olsun Sadık Amca’nın.

Dönüş yolu sessiz oldu. Geride kalan günlerin yorgunluğuydu belki de bilmiyorum. Hava iyice kararmıştı. Karşı şerit ışıl ışıldı. İlginçtir, biz kendi yolumuzda o aydınlığı göremiyorduk. Herkes dönüyordu. Ancak, sanki bir tek biz ayrılıyorduk. Gökyüzünde altuni bir dolunay vardı. Ardımızda kalıyordu, görebilmek için aynaya bakıyordum sürekli. Koray’ın gözü yolda, Alper ise kim bilir kaçıncı uykusunda…

Gölbaşı Mezarlığı, beni çok etkiledi. Sarstı hatta. Bembeyaz bir anıt gördük. Mezar ama sanki bir anıt gibi inşa edilmişti. Gencecik göçmüş bir doktora ait mezarda yazıyordu: “Her sabah ‘Gün Doğudan’ doğacak… Yeniden uyanmak ve mahşer budur işte”. Uzun bir şiirin en yaralayan dizeleri. Senin varlığını da en çok ölümle hatırlıyorum artık. Kendimi bu karşı konulmaz fanteziye kaptırdım. Bazen tek bir gece, bazen bütün bir ay düşünüyorum. Kavuşmak bazen sadece “bu yolla” olabiliyor.

Yaz bitti. Yüreğimde senin tohumlarının yeşerdiği o sıcak, bunaltıcı günler geride kalacak artık. Ve artık, tohumların kök salacağı, yüreğime dolanacağı aylar başlıyor. Sonbahar geliyor. Ah râz, bilmiyorsun ben ne haldeyim.

Bu Dolunay hüzünlüyüm. Şu son gördüklerim beni derinden sarstı. Derinden gelen darbenin sarsıntısı yüzeye nasıl vurur bilirsin. Geç gelir belki ama kıyametler kopar. Bir zamanlar, o yönüne nasıl da hayrandım. Sessizce ağlardın. Gökyüzünde. Yalnız başına, gök yatağına uzanıp ağlardın. Yüreğim yanardı. İzlemekten başka ne yapabilir ki insanoğlu? Yirmi on üçte başladı her şey ve artık şunu biliyorum, bir dolunayda öleceğim. Sen nereye gidersen git.

“Yokluğun cehennemin öbür adıdır, Üşüyorum, kapama gözlerini.”