Sabhankra – Swords Of The Night

Yeni EP’nin adı Swords Of The Night. Bu EP pek çok yönü ile klasik Sabhankra çizgisinin çok dışında ögeler de barındırıyor, ilk dönem Sabhankra müziğini de özlemle anıyor.

Mert Coşkun & Mehmet Engin

EP yine ücretsiz olarak metaltr.net ortaklığı ile dinleyicilere sunuldu. Aslında bu albüm ile grupta çok köklü bir değişim de yaşandı. Albümü incelemeye başlamadan önce bu değişimden bahsedeyim biraz. Grup kuruluşundan beri kadrosunda yer alan davulcusu, benim çok sevdiğim adam, Yağız ile yollarını ayırdı. Grupta davulları artık Mehmet Engin çalacak. Bu albümün grubun basçısı Gürkan‘ın da halen askerde olduğu bir dönemde çıktığını hatırlatayım. Onun yerine de şimdilik Mert Coşkun alındı.

En başta dediğim gibi bu albüm çok farklı bir Sabhankra çalışması olmuş. Esasen içerisinde 3 parça var. Ancak 3. parçanın son 3 dakikası olağanüstü güzellikte olduğundan ve parça süresi de -bir ihtimal- dinleyicinin tıpkı Pentagram‘ın For Those Who Died Alone‘u gibi parçanın asıl gaz yerine gelmeden kapatabileceği ihtimalini doğuracak kadar uzun olduğundan, bu kısmı ziyan etmemek için bölünmüş ve yeni bir 4. parça olmuş. Yani evet albümde 4 parça var.

İlk parça “Swords Of The Night“,  daha başlar başlamaz “ne oluyor” dedirtiyor. Zira bildiğimiz ve alıştığımız Sabhankra melodilerinin çok dışında bir orkestrasyon ile başlıyor. Zaten yaklaşık 9 dakikalık süresi ile de gelmiş geçmiş en uzun Sabhankra parçası olmuş bu parça. EP çıkmadan çok önce dinleme şansım olduğundan parçanın artık her saniyesini biliyorum. Parça işlenişi ile bana birbirinden bağımsız çok farklı duyguları yaşattı. Özellikle baş kısımda yer alan 2 dakikayı geçkin süresiyle yer alan o vokalsiz kısım Sabhankra severler tarafından dikkatle dinlenmelidir. To Die For A Lie Promo EP’sinden beri değişen scream vokal tarzının artık bu çalışmada iyice oturduğu ve çok başarılı olduğunu söyleyebilirim sevgili okur. Parçada şöyle bir kusur var ki yaklaşık 5. dakika civarında şarkı tekrarlara dönmeye başlıyor. Neyse ki çok uzun sürmüyor ve devamında kaliteli bir melodi ile gidişat birden değişiyor. Bu albümde belki de en çok farkına varmamız gereken şey, parçaların sanki birkaç parçadan oluşuyormuş gibi kompoze edilmesidir. Sonuç olarak şunu söylemek doğru olur ki Swords Of The Night, güzel bir parça ama albümdeki en güzel parça değil.

Albümün ikinci parçası “It’s All A Lie” çok gaz olmuş. Konser işi olmuş tam. Albümdeki “en Sabhankra” parça. Vokalin en başarılı olduğu parça da bu zaten. Davulcu için zor parçalardan birisi bu olacak. Bu arada şunu da belirteyim ki parçadaki solo çok başarılı ve tipik bir Sabhankra solosu olmuş. Çalanın ellerinden öpmek lazım.

Vee bu albümün gözümdeki incisi: “I Leave My All” Olağanüstü melodisi ile onlarca Sabhankra severin kalbinde daha ilk saniyelerinden itibaren yer edecek bu parça. Parçayı mükemmel yapan bu kadar insanın içini ısıtan bir melodi ile başlayıp devamında gayet yırtıcı riffler ve davullarla devam etmesi olmuş bence. Ve tüm bunlar aynı senfoninin birbirine uyumlu iki notası şeklinde. Yani böyle havalı bir şekilde söylemeye çalıştığım şey sırıtmadıkları. Dediğim gibi gövde melodisi çok sağlam. Albümün en iyi parçası dolayısıyla bu parça.

Son parça The Moonlight, başlarda anlattığım gibi I Leave My All parçasından kopan bir parça. Zaten başlangıcında halen daha bir önceki parçanın snare’ları duyulabiliyor. Bu parça kesinlikle ve kesinlikle Constantinopolis dönemine bir gönderme. Çünkü o parçaların da içerisinde bariz Türk işi acıklı melodiler vardı, bu parçada da aynı iz var. Cidden Sabhankra için birisi “en damar parçası hangisi” diye sorsa idi cevabım kesinlikle “The Throne (Constantinopolis) ve The Moonlight” olurdu. Sabhankra sizi 3 dakika boyunca vokal olmadan sadece enstrümanların tınıları eşliğinde koltuğunuzdan alıp götürüyor. Bu şarkıyı dinlerken aşkı geliyor insanın aklına. Bir hüzün var parçada. Ancak bu hüzün sanki bir kaybetmişliğin değil de bir yıkımlarla gelen bir zaferin getirdiği buruk hüzün. Çok dikkat edilmesi gerek bir parça. Sabhankra severlerin istisnasız beğeneceği bir parça.

Açık konuşuyorum, Sabhankra diskografisini takip etmeyen metal dinleyicisi ya da Sabhankra’yı her dönemi ile değil de sadece sınırlı dönemleri ile bilen Türk metal dinleyicisi bu EP’yi sevmeyebilir. Olsun. Sabhankra’nın her çalışması ile farklı olduğu gerçeğini kimsenin inkar etmemesi lazım. Şu anda grup 1 bandrollü albüm, 2 Promo EP, bir demo, bir bandrolsüz albüm, iki bağımsız EP çıkarmış durumda. Yakın zamanda 2. bandrollü albüm çıkacak. Tüm bu çalışmalar, Sabhankra’yı üreten ve gelişen bir grup olarak ortaya koyuyor.

Son cümlelerimi de yazayım ve bitireyim. Bu EP ne anlatıyora çok kafa yordum. Sözleri henüz alamadım Savaş Abi‘den. Ancak şarkılar liste sırası, adları ve yapıları ile bana sanki bir mücadele dönemini anlatıyormuş gibi geldi. Ne bileyim mesela ilk parça ile savaşa hazırlanan bir ordu; ikinci ve üçüncü parça ile savaşın kendisi ve son parça ile zaferin buruk sevinci (ki bunu üstte de yazdım). Tabiki tamamen alakasız da olabilir.

EP’yi indirmek için tıklayın: http://www.metaltr.net/dosyalar/dosya167/sabhankra-swords-of-the-night

Albümün arka kapağında kirkemetalshop ve metaltr logoları yer alıyor. Kasım 2010’da kayıt edilen bu çalışmanın mastering işlerini Barbaros Ali Kaynak yapmış. Bunun dışındaki düzenlemeler, miksaj ve sözler her zaman olduğu gibi Sabhankra’ya ait.

Yorum bırakın