Tag Archives: Mado

Müsilaj Günlükleri – 2

Çalışmanın ilk gününde elimize ulaşan excel listesindeki partnerimizle buluşmak için Taksim‘deki otelden ayrılıp kurumun Halkalı’da bulunan ek hizmet binasına gittik. Orada İstanbul İl Müdürlüğü personellerinin katılımıyla yapılan organizasyon toplantısına katıldık.

İlk gün denetiminde bize eşlik edecek olan arkadaşımız Özgür‘le tanışıp vakit kaybetmeden yola çıktık. Belki sonda söyleyeceğim bir şeyi en başta söyleyeyim. İstanbul’dan öğrendiğimiz ilk şey, yol planlaması oldu. Yani tüm bu organizasyonun da bana göre en kilit noktası güzergahların ve ekiplerin planlaması olmalıdır. Özgür, Reşat Bey, Caner ve ben yol boyunca bunu konuştuk. Programımızda yer alan ilk tesisin verilen adreste yer almaması üzerine bir sonraki tesise geçtik ve burada ilk denetim çalışmamızı yaptık.

Tüm çalışma süresince Marmara Denizi‘ni alıcı ortam olarak kullanan ve atıksu deşarjı konulu Çevre İzni’ne muhatap tüm tesisleri denetleyeceğiz. Bu durum, müsilajın birinci ve en temel sebebi olan azot ve fosfor yüklerinin kontrol altında tutulması için elzem bir uygulama.

Ekip olarak iyi bir dinamik yakalayıp işlerimizi ilk tesiste bitirdikten sonra Yeni İstanbul Havaalanı‘na ait atıksu arıtma tesisini de görme imkanımız oldu. Burada gidiş geliş İstanbul içinde acemiliğimizden dolayı biraz vakit alsa da ilk günümüzü sorunsuz bir şekilde atlattık. Özgür’e hem sıcakkanlılığı, hem de misafirperverliği için bir kere daha minnet borçluyuz.

Taksim’deki otele döndüğümüzde iyice keyfimiz kaçtı. Bunca yıldır kaldığım, gerek iş gerekse tatil için gittiğim oteller içerisinde galiba en pis ve en gürültülü olanı bu tesisti. Taksim’e olan yakınlığı bir avantaj gibi dursa da sabahlara kadar süren seslerden, sağda solda gezen tekinsiz tiplerden dolayı hiç ama hiç mutlu değildik. Neyse ki görev yapacağımız Avrupa yakasında daha uygun konumda olan başka bir otele transfer edileceğimizi öğrenince epey sevindik. Akşam kısa bir İstiklal turu atıp otele döndük. Milli maçın hayal kırıklığını Doğuş Abi’nin kral muhabbeti hafifletti.

Yasemin Hanım’la birlikte denetlediğimiz tesisler atıksu yönetimi konusunda epey ciddi yükleri sırtlayan kapsamlı ve ileri prosesli tesislerdi. Buna rağmen laboratuvar ekipleriyle pratik bir şekilde işlerimiz hallettik. Sonrası? Sonrası yine yollar yollar…

Yeni otelimize vardığımızda inanamadık! Ağaçların ortasında, tertemiz odaları olan, mis gibi kokan, sessiz sakin bir tesis. Eşyalarımı odaya bırakıp hemen aşağı indim. Çünkü Halil Abi’nin kardeşi Gürkan Abi ziyarete gelmişti. Kendisiyle bir türlü buluşamayıp nihayet İstanbul’da bir araya gelebildik 🙂 İnanılmaz keyifli, hoş sohbet bir adam. En az Halil Abi kadar da kaliteli bir adam. Üç kişilik bir ekip halinde Gürkan Abi’nin arabasına doluşup Bakırköy‘e gittik. Burada aracı hemen park edip meşhur bir yerde bir şeyler atıştırdık. Tam o sırada Cihan aradı. Nihai hedefimizi tarif ettim ve gelmesini söyledim. Cihan’ı çok özlemiştim. Aylar sonra görmek çok iyi geldi. O kısacık birkaç saatte bile dolu dolu muhabbet edebildik.

Bakırköy’de marinada bir Mado var. Gitmeyin. Menüdeki tatlıların göz doyuran büyüklüklerine aldanmayın. Dondurmaların öyle buz gibi göründüğüne bakmayın. Bir de menüden kendinize özel seçimler yapmaya çalışmayın. Çünkü gelmiyor. Dondurma istiyorsunuz mesela, garson baklava getiriyor. “Hayır ben dondurma istedim” diyorsunuz, yanlış gelen baklava gidiyor ama o beklediğiniz dondurma gelmiyor. Mesela tatlı istiyorsunuz, yanına da çay getirin, diyorsunuz. Menüdeki porsiyonla alakası bile olmayan bir tatlı geliyor ve siz ancak tatlıyı yiyip bitirdikten sonra (yaklaşık 10-15 dakika sonra) çay geliyor. Dondurma gelirse de yarısı erimiş olarak geliyor ki galiba dondurma tabağının yanında gelen pipet bunun için. Dolayısıyla Bakırköy marinadaki Mado’ya gitmeyin. Başka Madolar belki güzeldir. Mesela Eskişehir’deki Mado güzel. Gelirseniz ben sizi götürürüm.

Mado felaketi ciddi ciddi canımızı sıktığı ve muhtemelen öğlen demlenmiş haşlama çayın tadı keyfimizi ve tadımızı bozduğu için bir çay bahçesine girip “çay” sipariş ettik. Birden bardağın yanına “şlaaapp” diye düşüp üstüme başıma sıçrayan olgunlaşmış dutu fark edene kadar iyiydim. Ondan sonrası koptu.

Yeni otelimizin bahçesinde ilk defa sere serpe birkaç saat muhabbet edebildik. Daha sonra odalarımıza çekildik. Programımız yoğun. Bugün (cumartesi) çalıştık ve yarın (pazar) da çalışacağız.