Tag Archives: Cenk Ünnü

Pentagram – Makina Elektra Plağım (2023)

Eylül 2022’de Pentagram‘ın 8. stüdyo albümü Makina Elektrika, tüm dijital platformlarda yayımlandığında kendi kendime “biraz daha bekleyeyim CD’si ya da plağı yayımlansın, bloga o zaman bir yazı yazarım” demiştim. Bu bekleyiş aylarca sürüp grubun henüz bir fiziksel baskı (CD ya da Plak) yayımlamaya niyetini anlayınca, bu yıl Ocak ayında şu yazıyı yazarak -yayımlandıktan tam dört ay sonra- albüm hakkında bir inceleme yapabilmiştim.

Ocak’ta yazdığım inceleme yazısını olabildiğince zengin tuttuğum için, şu anda okumakta olduğunuz yazıda da o yazıdaki bilgilerden besleneceğim ve yazıyı yazma sebebim olan albümün plak baskısı hakkında incelemelerde bulunacağım.

Pentagram, Akustik isimli çalışmasından beri tam sekiz ve hatta Ozan Tügen‘le dokuz kişilik bir grup. Bu dokuz müzisyen, Türk müzik tarihinde (yalnızca rock ve metal değil, komple bir müzik tarihinde) ayrı ayrı öneme sahip müzisyenlerdir. Perde arkasında yaptıkları işler, çaldıkları isimler, prodüktörlüğünü yaptıkları gruplar ve müzisyenler, çektikleri klipler, kaydettikleri ve yayınladıkları albümler, kazandıkları başarılar olarak bakınca da galiba Türkiye’nin en celebrity grubu olma sıfatını hak ediyorlar. İşte Makina Elektrika, böyle bir kadroyla kaydedildi. Ocak ayında yazdığım yazıda, albüm henüz fiziksel olarak yayımlanmadığı için prodüksiyon notlarına çok değinemedim. Ancak albümün kadrosu ve prodüksiyon karnesi şu şekilde:

  • Hakan Utangaç – Ritm gitar, vokal
  • Cenk Ünnü – Davul
  • Tarkan Gözübüyük – Bass gitar
  • Metin Türkcan – Solo gitar
  • Gökalp Ergen – Vokal
  • Murat İlkan – Vokal
  • Ogün Sanlısoy – Vokal
  • Demir Demirkan – Solo gitar
  • Ozan Tügen – Klavye, bağlama, cura

Albümde toplam 10 parça yer alıyor. Bu şarkılar neyse ki plağa da eksiksiz olarak aktarılmış. Şimdi diyeceksiniz ki bu ne demek? Pentagram, MMXII albümünü plak olarak yayımladığında, albümdeki en iyi iki parçayı plağa koymamıştı! Bunu hangi sebeple, ne mantıkla yaptılar, bizzat kendi ağızlarından duyduğumuz bir bilgi yok, ancak elbette tahminlerimiz var. Bu tahminlerimizi de birkaç gün sonra Müzik Fanzin Platformu için yayımlayacağımız videoda konuşacağız. Albümün parça listesi, benim şarkılar hakkındaki küçük değerlendirmelerimi de içerecek şekilde şöyle:

  • A1-Bu Düzen Yıkılsın: Single olarak çıktığından beri pek de sevemediğim şarkı. “Davullar çalınsın” kısmı beni benden alıyor(!).
  • A2-Sur: Hem single hem de albümün genelindeki en iyi şarkılardan birisi. Sözleri, melodisi ve akılda kalıcılığıyla harika bir Pentagram şarkısı. “Sonuna kadar taşıyamazsın, dökülür bütün sırlar!”
  • A3-Pride: Parçanın giriş bölümü grubun Unspoken ve öncesi dönemlerine selam çakıyor. Koro vokal sevemediğim için sonrasında gelen kısımlara ısınamadım. Gitar ve davul partisyonları müthiş olan bu şarkıya farklı, agresif bir vokal yazılsaydı parçanın çok daha iyi olacağını düşünüyorum.
  • A4-Revenant: Parça inanılmaz bir enerjiyle, twin pedallar ve Gökalp Ergen’in Slayervari vokaliyle başlıyor. Albümdeki en metal parçalardan birisi derdim ancak nakarat böyle bir enerjiye göre çok ama çok aşağıda kalıyor.
  • A5-Seek and Destroy (Metallica Cover): Ne gerek vardı bilmiyorum. Metallica da bir Pentagram şarkısı coverlamadığı sürece bu şarkıyı sevmeyeceğim. Yaklaşık 7 dakikalık süresiyle albümün en uzun şarkısı.
  • B1-Sensiz: İşte albümün en metal parçası! Çok büyük hayranı olduğumuz Hakan Utangaç’ın vokalleriyle hayat bulan şarkı, ağır aksak bir ritme sahip olsa da gitarların disstortiona boğulduğu, nakaratıyla akıllara kazınan ve olağanüstü “sen-siz” bölümleriyle albümde Sur’la birlikte en iyi Türkçe şarkı.
  • B2-Maymunlar Gezegeni: Albümde ismiyle ve Ogün Sanlısoy vokaliyle öne çıkan orta şeker bir şarkı. Konserde bu şarkıdaki “Hu ha” kısımlarına tüm salon eşlik ediyor. Single parçaları saymazsak, Spotify‘da en çok dinlenen şarkı da bu.
  • B3-Damn the War: Koronun vokale geçtiği bir diğer şarkı. Herkes kendi bölümünü söylüyor. Parçanın en önemli özelliği ise girişteki ve parça içerisindeki yaylı tamburun Cahit Berkay tarafından çalınmasıdır. Yine albümdeki en klas gitar soloları da bu parçada yer alıyor.
  • B4-Dünya (Yavuz Çetin Cover): Albümdeki favorim. Evet enstrümental ancak muhteşem bir cover olmuş. Hem parçanın orijinal ruhunu korumuşlar hem de kendilerinden bir şeyleri katabilmişler. Kendileri de çok sevmiş olmalılar ki konserlerinde intro olarak kullanmaya başladılar. Bu şarkı aslında Yavuz Çetin Tribute albümü için kaydediliyor ancak bu albüme ekleniyor. Solo gitarları, ritm melodileri, davulları ve yapısıyla bayıla bayıla dinlediğim, albümde Sur’la birlikte en çok dinlediğim şarkı budur. Altı dakikalık çalma süresiyle de albümdeki diğer şarkılara göre epey öne çıkıyor.
  • B5-Ödenmez: Pentagram’ın en sevdiğimiz üyesi Murat İlkan’dır. Gel gör ki Makina Elektrika’daki vasat şarkılardan birisi ona düşmüş. Belki de kendi tercihidir, bilemiyorum. Bu parçada gruba bir başka duayen isim Erkan Oğur perdesiz gitar ve kopuzla eşlik etmiş. Ayrıca Murat İlkan’ın eşi Alper İlkan da bass gitarları çalmış.

Çalma süresi 45 dakikadan biraz daha uzun olan albümün üçte birini “Dünya” ile “Seek and Destroy” isimli coverlar oluşturuyor. Plak baskısı neyse ki gatefold yani açılır kapak olarak yapılmış ancak tek plaktan ibaret. İlerleyen dönemlerde belki yeni baskılarda çift plak olarak basabilirler. Hatta biraz daha farklı bir düzenleme yapıp parçaları Türkçe, İngilizce ve cover olarak üç grup halinde disklerin farklı yüzeylerine dağıtabilirler.

Plak, Sony Music ve A.K. Müzik Yapım firmalarının ortaklığıyla yayımlandı. Fotoğraflar ve iç kapaktaki muhteşem kolaj sevgili Levan Uzbay‘ın eseri. Teşekkürler’in de yer aldığı bu müthiş kolajda, onlarca farklı ismin fotoğrafı yer alıyor ve bir süre bakmaya devam edince, bu bakışlar keyifli bir isim bulmaca oyununa dönüşüyor. Arka kapakta ise grubun tamamının olduğu bir fotoğraf yer alıyor ki burada grup üyesi sıfatıyla Ozan Tügen’i de görüyoruz. Eh fazlasıyla hak ediyordu zaten.

İç sayfada en altta “Kemal Kenan Ergen anısına” ibaresi düşülmüş. Gökalp Ergen’in ağabeyi senarist ve yazar Kemal Kenan Ergen tam da bir yıl önce vefat etmişti. Mekanı cennet olsun.

Sony’den çıkan hemen her plak gibi, bu baskıda da ne bir insert, ne bir zarf baskısı görüyoruz. Plağa basılan bir albüm olunca bu tip ekstralara yönelik beklentim daima oluyor. Ya bir özel insert baskısı, bir poster, bir el yazısı mektup, birkaç çıkartma ya da en azından birkaç exclusive içerik için şifre/kod vs. olsun. Ancak nafile. Yurtdışında basılan pek çok plakta müzikseverleri cezbetmek için böyle ekstralar kullanılıyor. Türkiye’de Sony’den çıkan pek çok plakta ise ne yazık ki bunları bulmak çok ama çok zor.

İrili ufaklı eleştirilerim olsa da Makina Elektrika, Pentagram’ın halen kendi kulvarında ülkemizin en iyi gruplarından birisi olduğunun altını çiziyor. Grup son yıllarda Türkiye’nin dört bir yanında konserler veriyor, konserlerinde neredeyse üç kuşağa birden hitap ediyor, her kuşak kendi döneminin şarkılarında daha bir mest oluyor. Olabilecek her şekilde ayrıştırılmaya çalışan toplumda, bu tür müzikal kuşak çatışmaları belki de ayrışmanın en naif yanı olarak kalıyor. İşte Pentagram kendi diskografisinde belki de çoktan birbirinden uzaklaşmış bu jenerasyonları bir araya getirebiliyor. Bu yüzden önemliler ve hala her konserlerinde salonları dolduruyorlar. Ürettikleri her şey için teşekkürler.

Not: Evde plakları ve enstrümanları sahiplenen birisi daha var. Kendi isteği üzerine bu fotoğrafı ekliyorum 🙂

Pentagram Konseri – 14 Ekim Eskişehir Milyon Performance Hall

14 Ekim Cuma günü Pentagram, aylar sonra yeniden Eskişehir‘de sahne aldı. Çok sevdiğim bu grubu bir kere daha izlemeye teşvik eden belki de en önemli şey ise grubun Eskişehir’de bu kez Demir Demirkan‘la sahneye çıkıyor olmasıydı. Kendi mekanında, kendi organize ettiği etkinliğe, kendi mobil uygulaması üzerinden bilet satıp üstelik bunu 1+1 şeklinde iki bilet almaya mecbur bırakarak, bir de üstüne hizmet bedeli adı altında bir ücret ekleyerek toplamda 160 TL vermeme sebep olan Milyon Organizasyon’un Eskişehir’deki eğlence tesisi olan Milyon Performance Hall’de konser saatini bir türlü gelmek bilmiyordu.

Haftalar önce yazmaya başladığım, yeni albümleri Makina Elektrika‘nın kritiği blogun “taslaklar” bölümünde duruyor. Albüm henüz fiziksel formatta yayımlanmadığı için ben de yazıyı yayımlamayı geciktiriyorum. Önce, konser kritiğiyle albüm kritiğini birleştirmeyi düşündüm ancak o zaman da iki farklı performansı tek yazıya indirgemiş olacaktım. En iyisi ben konser kritiğini yazayım. Belki önümüzdeki haftalarda albüm nihayet fiziksel formatta yayımlanır ve ben de blogdan yayımlarım.

Saat 21.00’de diye duyurulan konser başlangıcı, yarım saat gecikmeyle başladı. 21.30’da karanlıkların içerisinden vokalde Hakan Utangaç‘ın olduğu grup sahnede Metin TürkcanTarkan GözübüyükDemir DemirkanOzan Tügen ve Cenk Ünnü‘den oluşan giriş kadrosuyla seyirciye merhaba dedi. Bana göre Pentagram en “metal” kadrosu da bu kadrosudur. Sahnede üç gitarist, bass, davul ve klavye destekli bu haliyle oldukça etkili bir sound yakalıyorlar. Üstelik Hakan Utangaç’ın vokalleri grubun ilk ve en sert yıllarını fazlasıyla hissettiriyor.

Konseri çalma listesi üzerinden değerlendirmek istiyorum. Konser boyunca her şarkı başladığında telefonuma şarkı adı ve şarkıdaki önemli anları not ettim. Hatta Mehmetblogun ilk taslağını gördüm” diyerek epey bir mutlu oldu 🙂

  • Dünya (Yavuz Çetin cover): Grup sahneye çıkarken intro olarak bu şarkıyı kullandı. Son albüm Makina Elektrika’da da yer alan bu parça albümün de bana göre en iyileri arasında.
  • Bu Alemi Gören Sensin: Hakan Utangaç’ın vokallerinde konser başladı. Oldukça sert bir giriş oldu, tüm salon bir ağızdan eşlik ettik.
  • Sensiz: Makina Elektrika’daki bir diğer en iyi şarkı. Albümü dinlerken şarkıyı ilk defa duyduğumda bu şarkıyı kesinlikle konserlerde çalarlar demiştim.
  • Noone Wins The Fight: Ogün Sanlısoy sahneye bu şarkıyla çıktı.
  • Maymunlar Gezegeni: Yine bir Makina Elektrika şarkısı. Şarkı yeni olmasına rağmen özellikle aralardaki tezahüratlar oldukça coşkuluydu.
  • Fly Forever: Konserin başından beri bir gözüm Demir Demirkan’ın üzerindeydi. Yeri gelmişken belirteyim, konserdeki tüm soloları Metin Türkcan çaldı. Demir’in solo attığı yerleri özellikle buraya yazdım. Bu şarkının girişi Demir Demirkan solosuyla başladı. Yine parça boyunca back vokaller ve ana soloyu da kendisi yaptı.
  • Şeytan Bunun Neresinde: Ogün’ün solo olarak söyledi son şarkıydı bu. Çok bilinen bir şarkı olduğu için tüm salon baştan sona söyledik.
  • Doğmadan Önce: Ogün sahneden inince yerine Gökalp Ergen çıktı. Vokaller içerisinde bana göre en güçlü o. Bir de şarkıları albümde söylediği gibi değil, o anki enerjiye göre farklı notalara çıkarak söylüyor. Sahnedeki hırslı ve öfkeli duruşu seyirciye geçiyor. Önceki konserde de bunu fark etmiştim. Belki de şimdilerde yirmili yaşlarda olan nesil Pentagram’ı ilk kez onun sesiyle tanıdığı için bu enerji geçiyor olabilir. Örneğin benim favorim Murat İlkan’dır çünkü ben de onun sesiyle tanımıştım grubu.
  • Uzakta
  • Wasteland: İlk notalar duyulunca salonda kıyamet koptu. En sevdiğim şarkılarından birisi olduğu için ben de kendi çapımda ufak bir headbang yaptım 🙂 Şarkıdaki back vokalleri Ozan Tügen yaptı.
  • Geçmişin Yükü: Vee bana göre gecenin en çok reaksiyon alan şarkısı. Neredeyse baştan sona tüm salon birlikte söyledik. Şarkı bittiğinde Gökalp sahneyi kan ter içerisinde terk ediyor ve çok ama çok sevdiğimiz Murat İlkan‘ı müjdeliyordu.
  • Anatolia: Murat İlkan! Biraz yorgun görünüyordu. Girişte ismiyle tezahürat yaptık.
  • Lions In A Cage: Müthiş müthiş müthiş! Şarkının orta kısmındaki geçişi atlayıp direkt soloyla devam ettiler. Burada altyapı desteği de oldukça iyiydi.
  • Ölümlü
  • Tigris + Bir: Şarkı başlamadan önce tüm salon “Bir bir bir” diye tezahürata başladı. Murat İlkan da bize destek verdi ve Tigris’in ilk notaları duyulmaya başladı. Bir’e bağladıkları an ise yine konserin en reaksiyon alan anlarından birisiydi.
  • Bu Düzen Yıkılsın: Diğer iki vokal de sahneye geldi ve koro bölümü başladı. Bu şarkı Makina Elektrika’dan çıkan single parçalardan birisiydi ve açıkçası hiç de sevememiştim. Konser de dinledim hala sevemiyorum 🙂 Şarkının son kısmındaki soloyu Demir Demirkan çaldı.
  • Sur: Makina Elektrika’nın bir diğer single’ı ve albümün tamamındaki en iyi üç şarkıdan birisi. Çok büyük coşkuyla eşlik ettik ancak koroyla birlikte ses sistemi oldukça kötüleşti. Murat İlkan’ın vokalleri duyulmadı ve hatta diğer enstrümanlar da duyulmadı zaman zaman. Şarkının sololarını Metin ve Demir birlikte çaldılar.
  • Gündüz Gece: Aradaki ufak soloyu Demir Demirkan’dan duyduk.
  • Damn The War: Şarkı başlamadan önce birkaç dakikalık bir sessizlik oldu. Teknik sorunlar iyice baş göstermeye başlamıştı. Ogün Sanlısoy bu boşluğu anonslarıyla kapattı. Şarkının orijinalinde girişteki kemane sesi sample’dan çaldı.
  • Seek and Destroy (Metallica Cover): Pentagram’ın Makina Elektra için bu coverı neden seçtiğini ve albüme koyduğunu hala düşünüyorum. Şarkı esnasında Demir Demirkan ciddi bir teknik sıkıntı yaşamış olmalıydı. Oldukça canı sıkkın görünüyordu. Zaten şarkı biter bitmez gitarını çıkarıp sahneyi terk etti.
  • Sonsuz: Konserin outro parçası oldu. Tüm grup üyeleri, Demir Demirkan hariç, daha önceki konserlerinde olduğu gibi sahnenin önüne gelip seyircileri selamladılar. Sonsuz’u hep bir ağızdan söyledik.

Demir Demirkan’ın son şarkıdan sonra grubun kalanını beklemeden sahneyi terk etmesi bende şok etkisi yarattı. Bu esnada Hakan Utangaç kendisine bir şeyler demesine rağmen dönüp bakmadan sahneyi terk etti. Bu planlı bir olay mıydı bilmiyorum. Çünkü grup üyeleri hiçbir şey olmamış gibi ve aslında doğru olanı yaparak, artık bir Pentagram klasiği olan konser sonrası selfiesini çektiler. Hayat işte, Demir Demirkan Pentagram’la Eskişehir’de çalacak diye konsere git ancak son fotoğrafta olmasın.

Milyon Yapım’ın bu küçük mekan için açık kontenjanlı bilet satmayı bırakması lazım. İnsanlara üst üste konser izletiyorlar. Üstelik ses sistemi de tıpkı Demir Demirkan’ın yaşadığı gibi sıkıntılar çıkartıyor. Konserde izleyiciler olarak zaten sıkışıklıkla mücadele ederken, bir de elinde tepsiyle içecek satmak için seyircileri yara yara ilerleyen elemanlar ise bir süre sonra kabak tadı veriyor. İçecek satacak elemanlarla birlikte belki bir güvenlik görevlisi de dolaşsa iyi olacak. Çünkü o kalabalığın içerisinde sigara içen insanların varlığından da bıktık usandık.

Evet özetle, izlediğim en iyi Pentagram konseri değildi. Yeni albüm ve Demir Demirkan detayıyla bu konserin unutulmaz bir etkinlik olacağını düşünüyordum Öyle olmadı, sağlık olsun. 19 Şubatta yine aynı mekanda verdikleri konser sonrası yazdığım şu yazıya bir göz gezdirdim. Aynı şarkıları aynı sırada çaldıklarını fark ettim şaşırarak. Bence biricik Pentagram’ımız artık bu paket servisi bırakıp konserde çalacakları şarkılarla ilgili bir güncelleme yapabilir. Çalmadıkları o kadar iyi şarkıları var ki!

Pentagram – 19 Şubat 2022 Eskişehir Konseri

Önceki gece (19 Şubat 2022’de), çok uzun süre sonra ilk defa bir konsere gittim. Pentagram, Eskişehir’de Milyon Performance Hall‘de sahne aldı. Uzun süre kararsız kalıp ve hatta gitmemeyi düşünürken bir anda karar değiştirmemi sağlayan gelişmelerle başlıyoruz. Güzel bir konser yazısı olacak.

Ülkemizin en popüler metal müzik grubu Pentagram’ı Eskişehir‘de daha önce de defalarca izlemiştim. Ancak 19 Şubat’ta yapılacak konsere gitmekle ilgili ciddi tereddütlerim vardı. Sanki benim bu hissimi anlamışlar gibi arkadaş ve iş çevremdeki herkes “Geliyor musun?“, “Gidiyor muyuz?” diye mesajlar attılar hafta boyunca. Konserden iki gün önce yine arkadaş grubumuzda yazışırken Mustafa, “Ben Pentagramı hep seninle izledim. Bu sefer de öyle olsun isterdim.” dedi. Birkaç dakika sonra Biletix‘ten (3,5 lira e-posta gönderme ücreti ilaveli olarak) biletimi almıştım bile.

Konser akşamı Mustafa’yla birlikte Milyon Performance Hall’e gittik. Aynı gün Yiğit ve Mehmet‘le mesajlaşmıştık ancak kapı açılışına yarım saat kala gelip kapıda beklemeye başlayınca nasılsa kuyrukta denk geliriz diye bir daha aramadım. Kuyruktayken Kübra, Hazal, Tuğba, Utku, Koray, Mustafa (küçük kardeşim) ve Fatih Mert geldiler. Yarım saat kuyrukta bekledikten sonra saat 19.30’da kapı açıldı. Girişte HES kodu, kimlik, bilet kontrolü yapılıp üstümüzü aradılar. Sonra da konser alanına girdik. Eskişehirliler bilir, burası eski Hayal Kahvesi isimli mekan. Yalnız sahneyi bu işletmeci ters tarafta, yani sırtını cadde tarafına vererek kurmuş. İçeri girdiğimizde en önler dolmaya başlamıştı. Biz de grupça gidip oraya yerleştik. Ben o ana kadar konseri akustik sanıyordum 🙂 Sahnede Metoboy gitarını görünce şimşekler çaktı! Elektrik set çalacaklardı!

Konser 21.00’de başlayacaktı ancak elbette olmadı. Saat 21.00’e doğru rodiler son kontrolleri yaptılar. Davula kamera kuruldu. Tek tek gitarlar ve mikrofonlar kontrol edildi. Işık sistemi kontrol edildi. Mekan giderek doluyordu. Bu esnada Metallica ve Megadeth başta olmak üzere epey iyi şarkılar çalıp milleti gazladılar sürekli.

Nihayet saat 21.30’da Pentagram sahneye çıktı. Ancak vokalleri yoktu. O anda anladım ki Hakan Utangaç vokale geçecek ve epey sert bir başlangıç olacaktı. Hakan Abi sahnenin ortasında sırtı dönük bir poz verdi ki anlatamam! Levan umarım bu anı yakalamıştır. Bu arada grubun çok iyi bir de foto ve kamera ekibi var. Bu ekipten Levan Uzbay, ülkemizin son yıllardaki en iyi konser fotoğrafçısı. Sabhankra‘yla yaptığı çekimlerden tanıdığım bu arkadaşımız son üç dört yıldır Pentagram’ın da kadrolu fotoğrafçısı 🙂

Mustafa – Furkan – Fatih Mert

Konser’in bundan sonraki kısmını çalma listesi eşliğinde anlatacağım. Açıklama yazmadığım şarkılarda da parantez içerisinde parçayı kimin söylediğini yazacağım.

  • Bu Alemi Gören Sensin: Vokalde Hakan Utangaç’la başladılar. Seyircinin de katılımıyla çok gaz bir başlangıç oldu. Hazır vokalde Hakan Abi varken belki Rotten Dogs da çalarlar dedim ancak olmadı, çalmadılar.
  • Vita Es Morte: Hakan Utangaç, tek bir şarkı söyleyip sahneye Ogün Sanlısoy‘u davet etti. Ogün Sanlısoy, grubun ilk albümlerinde vokal olarak yer aldığından söylediği parçalar da o yıllardan oldu. Şarkıları bilen kemik fanlar eşlik etti kendisine. Ancak nakaratlarda yine tüm salon peşindeydi.
  • Noone Wins The Fight: (Ogün Sanlısoy)
  • Fly Forever: (Ogün Sanlısoy)
  • Şeytan Bunun Neresinde: Tüm gece boyunca Murat İlkan’ın söyledikleri hariç, Türkçe şarkılar İngilizce olanlardan daha çok reaksiyon aldı. Şeytan Bunun Neresinde ise Ogün Sanlısoy’un sesiyle ve tarzıyla çok güzel oldu bence. Salonda tam dört kuşak izleyici vardı. Hemen herkes nakaratta birleşti, tek ses oldu.
  • Doğmadan Önce: Ogün Sanlısoy, sahneye Gökalp Ergen‘i davet etti. Vokalist değişimlerinde küçük introlar çalındı. Gökalp Ergen sahneye inanılması zor bir enerji ve hırsla çıktı. Konserden bir gün önce grubun resmi hesabında, sahnedeyken mikrofon sehpasıyla yaptığı güç gösterisi paylaşılmış ve sağlamlık testini geçti şeklinde bir espri yapılmıştı. Bu gece de aynı şovu yaptı Gökalp Ergen. Doğmadan Önce, 2012’de yani tam 10 sene önce çıkan Pentagram’ın yeni bestelerinden oluşan son, Gökalp Ergen’in ise bu grupla kaydettiği ilk albüm olan MMXII‘den bir parça. Marş niteliğindeki nakaratlara tüm salon eşlik ettik. Yanılmıyorsam bu şarkıda Levan’ın da sahne önünde epey eğlenip eşlik ettiğini, konserdeki izleyicilerden pek de farklı olmadığını gördüm.
  • Uzakta: (Gökalp Ergen)
  • Wasteland: Çok sevdiğim bir parça. Gökalp Abi de çok iyi söyledi. Ancak bu şarkıda benim favorim gruba klavyelerde eşlik eden Ozan Tügen oldu. Şarkıdaki back vokalleri talk box kullanarak yaptı. Tüm şarkılardaki etnik enstrümanları ve synth altyapılarını o çaldı. O çok büyük bir müzisyen!
  • Geçmişin Yükü: Pentagram’ın son yıllardaki en popüler şarkılarından birisi dersem yalan olmaz. Herkesin bildiği ve eşlik ettiği şarkılardan birisiydi. Nakaratları seyirci söyledi.
  • 1000 In The Eastland: Gökalp Ergen, şarkıyı bitirince sahne yine karanlıklara büründü ve Murat İlkan anons edildi! Aman tanrım! Ne müthiş bir çığlık koptu salondan. Arkamı döndüm ve “biz galiba Murat İlkan’ı daha çok seviyoruz” dedim. Herkes gülerek bana katıldı. Parçanın efsane introsu Ozan Tügen’in klavyeleriyle daha bir epik oldu. Biz bu şarkıyı Alper‘le 2008’de günlerce dinledik, çaldık, melodi yaptık. Diskografilerindeki en sevdiğim şarkılardan biridir. Konserde tüylerimin diken diken olduğu ilk an bu an oldu.
  • Anatolia: Murat İlkan, şarkıyı Türkçe söylemeyi tercih etti. Eski bir şarkı olmasına rağmen yine tüm salon hep bir ağızdan eşlik ettik. Anatolia, Bir, MMXII albümündekiler ve son yayımlanan single şarkılarla birlikte, grubun hatırı sayılır miktarda Türkçe şarkısı olduğunu fark ettim.
  • Lions In A Cage: İşte o şarkı! This Too Will Pass‘le birlikte grubun en sevdiğim parçası! Murat İlkan’ın sesinden bir kere daha dinledim. Henüz ilk notalarında tüylerim diken diken oldu, 2. defa! Parçadaki ara bölümü yapmayıp iki defa solo çaldılar. Kim daha iyi vokaldir tartışmasına hiç girmiyorum ancak Unspoken‘daki şarkıları kimse Murat İlkan kadar iyi söyleyemez diyebiliyorum. Bu ülkede Murat İlkan gibi bir ses, böyle bir sanatçı var!
  • Ölümlü: Ben This Too Will Pass‘i çalarlar diye bekliyordum, hatta emindim. Ancak olmadı, çalmadılar. Bu yüzden Ölümlü’yi dinlerken biraz hayal kırıklığım vardı.
  • Bu Düzen Yıkılsın: Murat İlkan, sahneye yeniden Ogün ve Gökalp abileri davet etti. Sırada grubun single olarak yayımladığı şarkılar vardı anlaşılan. Öyle de oldu. Bu Düzen Yıkılsın, özellikle davul soundunun zirve yaptığı bir şarkı oldu. Davullar çalınsın kısmında cidden davul ön plana olabildiğince çıkmıştı.
  • Sur: Pentagram’ın geçtiğimiz yıl yayımladığı bu üç single’da da koro vokal vardı. Ben çok beğenememiştim. Ancak bu şarkı melodik girişiyle bir anda konserde başlayınca aslında gayet klas bir şarkı olduğunu fark ettim. Hatta şu anda yazıyı yazarken Sur çalıyor.
  • Gündüz Gece: Üç vokalle hiç dinlememiştim. Ancak çok popüler bir eser olduğundan tüm salon coşkuyla eşlik etti.
  • Tigris + Bir: Gecenin son performası oldu. Parçaya Tigris’le girdiler. Hayatımda Tigris kadar gaz ve gerilim dolu intro az dinlemişimdir. Ne zaman, nerede dinlersem dinleyeyim etkisi muazzam oluyor. Bir’i çalmaya o kadar gaz ve yüksek başladılar ki anlatamam. Ortalara doğru davulcu Cenk Ünnü bile Gökalp abinin uzattığı mikrofonla parçaya eşlik ediyordu. Parça biter bitmez rodiler ve fotoğraf kamera ekibi sahneye fırladı, böylece konserin de bittiğini anlamış olduk.
  • Sonsuz: Ogün Sanlısoy, sahneden anons etti: Bu şarkıyı sizin söylemenizi istiyoruz! Böylece tüm salon Sonsuz’u söylerken onlar da sahnede bizleri selamladılar. Salon bağıra çağıra şarkıyı söylerken onlar da seyircileri kameraya çektiler. O anları aşağıya ekliyorum. Böylece gece bitti.
Yukarıdaki videoda bizim göründüğümüz an

Sahnedeki tüm müzisyenler gece boyunca çok iyiydiler. Metin Türkcan, galiba bir parça hariç tüm şarkılarda soloları çaldı. Cenk Ünnü kusursuzdu. Piyasada open hand çalan davulcu çok az olduğundan setup kurulumundan başlayarak, çok dikkatli izledim onu. Ancak genel soundda davullar çok baskındı. Çoğu yerde gitarları örttü. Vokaller arasında en güçlü Gökalp Ergen idi. Parçalardaki tüm çıkışları ve hatta fazlasını yaptı. Gizli kahraman Ozan Tügen idi. Altyapılarla desteklenen parçalar grubun soundunu biraz daha yumuşatsa da müzikal kaliteyi inanılmaz arttırıyor.

Başka Mustafa, Mehmet ve Yiğit olmak üzere, konsere gelmem konusunda beni teşvik eden herkese teşekkür ederim. Konserde olduğu halde görüşemediğim dostlar İnanç, Emre Abi ve Burki‘ye selamlar. Konser bitince kulis kapısında yığılan kalabalığı görüp mekandan ayrıldık. Geride kalan kardeşim Mustafa kulise girip tüm grup üyeleriyle fotoğraf çektirip CD’sini imzalatabilmiş. Çok mutlu oldu. Ayrıca Mehmet de en az benim koleksiyonum kadar geniş Pentagram koleksiyonunun bir kısmını imzalatabilmiş.

Yazıda yer alan fotoğrafları yukarıda saydığım arkadaşlarım ve ben çektik. Her birine ayrı ayrı teşekkür ederim. Pentagram, halen Türkiye’nin en büyük gruplarından birisi ve çok yetenekli müzisyenlerden oluşuyor. Umarım yeni bestelerinden oluşan albümleri için bizleri daha fazla bekletmezler. Keşke This Too Will Pass’i de çalsaydılar da “GEÇÇEK” “GEÇÇEK” diye bağırsaydık biz de.

Fotoğraf: Levan Uzbay

EKLEME: 01.03.2022 Lions In A Cage videosu eklendi.

İstanbul’da Neler Oldu?

19-20 Mayıs’ta , Togay‘la birlikte İstanbul‘a gittik sevgili okur. Neden? Konser için. Hangi konser yahu? God Mode‘un, yani Togaylar’ın Peyote‘de vereceği konser.

Bir önceki gün gidecektik ama Ahmet‘in nişanını bırakıp gitmek olmazdı. Ahmet’in nişanı da apayrı bir eğlenceydi aslında. Neyse, bu yazıda İstanbul’dan bahsedeyim. Evet, sabah Togay’la buluşup otogara geçtik. Saat 08.00’de araç hareket etti. İstanbul’a gitmeyeli epey zaman olmuştu. Planımız otobüsle gidip Esenler Otogarı‘ndan Taksim‘e geçmekti. Trenle gidersek Pendik‘ten karşıya geçmek çok sıkıntı olabilir diye düşündük. Ahh salak biz!

Saat 08.00’de bindiğimiz araç saat 14.00’te İstanbul’a, Esenler Otogarı’na girdi. Tam 6 saat sonra yani! İnsan insana böyle zulüm etmez lan! İşin saçma tarafı, saat 12.00’de İstanbul ili sınırlarına girip de Üçüncü Köprü sağ olsun, tam iki saatte Esenler’e bizi ulaştırmış olması. Otobüsler artık mecburen üçüncü köprü güzergahını kullandığı için eskiye göre tam 1 saat yolculuğumuza ekleniyor. Dolayısıyla, İstanbul’a gideceklere tavsiye, trenle gidin abicim. Net. Bu arada şu İstanbul’a o kadar yeni yer yapılıyor, projeler falan. Ama neden bu Esenler’e bir şey yapılmıyor? Otobüsün dolaşıp çıktığı o alt katlarda adam kesiyorlar lan resmen. Enteresan.

istan96Esenler’e inince bir şok da orada yaşadık. Zira Kamil Koç‘un Esenler’den Taksim’e servisi yok. Biz de mecburen metro + metro aktarma yapmak zorunda kaldık. Böylece üçüncü İstanbul Kartı‘mı da almış oldum.

Taksim’e ulaşıp Togay’ın grup arkadaşlarını beklemeye başladık. Eh, bir Decayed Darkness olamasak da, en az onlar kadar havalı bir buluşma gerçekleşti. Daha sonra Togaylar’dan ayrılıp Cihan‘la buluşmak üzere İstiklal Caddesi‘ne daldım. Çok özlemişim herifi. Buluştuktan sonra hemen Karaköy İskelesi‘ne geçtik. Neden? Çünkü Kadıköy‘e gidiyorduk!

istan98

İstanbul’dan aldıklarım

Olum İstanbullu olmadığımız için herhalde daha çok tadına varabiliyoruz. Vapur ne kadar harika bir şey lan! Her geldiğimde bunu tecrübe ediyorum valla. Karşıya inince yine bir turist gözüyle şunu bir kere daha anladım ki İstanbul’un Anadolu yakası çok daha güzel lan. Daha doğrusu Kadıköy. Çok rahat, bariz daha rahat bir yer. Eskişehir’den gelirken, yol boyunca Togay’la planlama yaptığım için nerelere gideceğimi çok iyi biliyordum. Cihan da sağ olsun bana eşlik ediyordu. Önce Hammer Müzik‘e gidip bir önceki gece listelediğim şeyleri aldım. Daha sonra DMS‘nin Kadıköy Şubesi’nden biraz sarf malzeme aldım. Tüm işlerimizi bitirip vapura dönerken, Mephisto Kitabevi‘nden çıkan iki kişinin elinde Pentagram‘ın Akustik albümünün CD’sini gördüm. Neler oluyor diye sorduğumda bana grubun imza günü olduğu söyledi!

istan01Böyle bir şans ancak üç yıl da bir olur. Düşünsene, az önce Pentagram’ın yeni çıkardığı akustik albümün plağını almışsın. Yürüyorsun, köşeyi dönünce grubun imza günü olduğunu görüyorsun. Neyse hemen girdim mekana. Üç katlı mekanın ikinci katından itibaren kuyruk başlıyordu. Cihan üzerimdeki yükü alıp bitişikteki kahveciye gitti. Bir saat kadar bekledikten sonra nihayet en üst kata çıkıp grup elemanlarıyla buluşabildim. Bir de ne göreyim! Demir Demirkan! Eskişehir’deki konsere gelemeyen Demir abi, bu imza gününde grup üyeleriyle birlikteydi. Sırasıyla Hakan Utangaç, Demir Demirkan, Murat İlkan, Cenk Ünnü, Gökalp Ergen, Ogün Sanlısoy, Metin Türkcan ve Tarkan Gözübüyük‘ten oluşan grup katılımcılarla hem sohbet ediyor hem de albümleri imzalıyordu. Sırasıyla her birine plağı imzalatıp bir de şu harika fotoyu çektirdikten sonra adeta uçarak indim mekandan.

istan00

istan02

istan99

Cihan’la buluşup vapura bindik ve bu sefer Eminönü iskelesinde indik. Cihan’ın uzman olduğu alan Yeşilçam filmleri. Özellikle Kemal Sunal, Şener Şen ve İhsan Yüce‘nin çok büyük bir hayranıdır. Yol boyunca onlarca filmdeki replikleri seslendirdik. Bir araya geldiğimizde bunu hep yaparız. Ertesi gün sınavı olduğu için Cihan’la Taksim’de vedalaştık ve ben Togaylar’la buluştum. Bu arada Togaylar diyip duruyorum ama adamların isimlerini de yazayım. Vokalde Erdinç, gitarda Tayfun, bass gitarda Tuna ve davulda Berk. Bu dörtlüye yine gitarda Togay’ı da ilave edince karşımıza God Mode çıkıyor.

istan89İstanbul’daki Peyote, bizim Eskişehir’dekinden daha kötü lan. İnsanın kendi şehri gibisi yok. Neyse biraz da konserden bahsedeyim. Konserde sırasıyla İstanbullu metalcore grubu Grapes In The Mouth, İzmirli deathcore grubu God Mode ve Almanyalı beatdown grubu Spawn Of Disgust sahne alacaktı. Grapes’i duymuştum, Pasif Agresif‘te bir de albüm yorumlarını okumuştum. O yüzden çok merak ediyordum. Grup başladı. Özellikle melodik sololarını çok beğendim. Ama Peyote’nin sahnesi çok kötüydü. Davulun yan olarak kurulduğunu ilk defa burada gördüm. Grapes, özellikle iki gitaristiyle çok dikkatimi çekti. Son şarkı olarak Trivium‘dan In Waves‘i çaldıklarında ben dahil herkes şarkıya eşlik ediyordu.

Daha sonra God Mode sahneye çıktı. God Mode’u ülkede en çok takip eden, albümlerine en detaylı incelemeleri yazan ben, o ana kadar sahnede hiç izlememiştim. Bizimkiler, Tayfun’un sempatik hareketleri eşliğinde sahneye çıktılar. Her iki albümlerinden ve yeni çıkaracakları albümden parçalar çaldılar. İlk grup sahnedeyken eşlik eden seyirci kitlesi biraz daha azalsa  da performansın sonlarına doğru ortalık iyice karıştı. Ortalık karıştı lafını burada gerçek anlamıyla kullanıyorum. Zira yıllardır death metal seyircisine alışmışız. Hayatımda ilk defa core/beatdown dinleyicisi izledim. Evet bir noktadan sonra grubu bırakıp, sahne önünde sağa sola uçan tekmeler savuran seyircilere odaklanmaya başladım. İlk şarkılara en önde eşlik ederken bu tekme tokat faslı başlayınca arkalara çekildim yalan yok. Lan heriflerde nasıl bir enerji var!

istan90

Konserde en çok eğlenen seyirciler 😉

God Mod’un sahne süresi dolmak üzereyken Sercan‘dan mesaj geldi. Taksim’e gelmiş ve bizi bekliyormuş. Togay ve Berk’le birlikte hızlıca toparlanıp mekandan ayrıldık. Sercan’la Galatasaray Lisesi‘nin önünde buluştuk. 1 Mayıs tatilinde görüşmüş olmamıza rağmen epey özleşmişiz. Buradan Sercan bizi Kızılkayalar‘a götürdü. Biz daha önceden hep Bambi Kafe‘ye giderdik. Ama Kızılkayalar’ın ıslak hamburgeri daha güzelmiş lan. Ya da o anda çok açtık öyle geldi.

Sercan, gecemizi kurtaran adam oldu. Eğer Sercan olmasaydı, o yorgunlukla yola çıkıp eve dönmeye çalışacaktık. Ya da bir arkadaşın arkadaşında kalacaktık. Ama Sercan’ı şans eseri İstanbul’da yakalayabildiğimiz için öz be öz kardeşimizin evinde kalmış olduk. Gece nereden aklına geldi Sercan’ın bilmiyorum, Godspel‘in yıllar önceki bir şarkısına taktı kafayı. Ben tüm o kahkahanın içinde uyumuş gitmişim. Rüyamda da seni gördüm.

Sabah, kahvaltı faslından sonra Sercan’ın evine yakın bir yerden servisine bindik Anadolu Turizm‘in. Gelirken Kamil Koç’la daha rahat gelmiştik. Anadolu Turizm, herhalde birkaç koltuk daha sığdırabilmek için koltuk aralarındaki mesafeyi daraltmıştı. Bir de önümdeki herif daha yolculuğun başında koltuğunu yatırınca altı saatlik yolculuk ızdırap oldu. İşin kötü yanı Bozüyük’te trafik sıkışmıştı ve araçlar bir metre bile ilerleyemiyordu. Şoför erken davranıp bizi Kütahya yoluna soktu. Böylece fazladan 30 km daha yol geldik. Trafikte beklemektense yol gitmek daha iyidir değil mi?

İstanbul’dan saat 14.00’te bindiğimiz araçtan saat 20.00’de indik yine. Yorgun ve perişandık. Ki bu halimizin Sercan’ın evinde güzel bir uyku çekip dinlendiğimiz halde böyleydi.

Velhasıl kelam, yolculuk kısımlarını saymazsak İstanbul bu sefer güzeldi sevgili okur. Albümler, sürpriz imza günü, konser, Cihan, Sercan ve vapur. Her biri harikaydı.

istan97

29 Mart Eskişehir Pentagram Akustik

17545219_10150793627169975_1295992163512144504_o

– Merhaba, grupla görüşme imkanımız olabilir mi acaba?
– Pek sanmıyorum arkadaşlar.
– Ama biz çok seviyoruz, yani cidden seviyoruz. Başımıza da ne geldiyse bu yüzden geldi.
– Hımm, o zaman siz üçünüz buyurun.

Bu blogda daha önce pek çok defa Pentagram’ı okudun sevgili okur. Hatta Pentagram’a ait konser değerlendirmesi bile okudun. Ama ilk defa bu kadar büyük bir mutlulukla yazıyorum Pentagram’ı.

Sevgili okur, 29 Mart 2017 gecesi tüm dertleri üç beş saatliğine unutup kendimizi dünyanın tek gerçek güzelliği olan müziğin kollarına bıraktık. Çok sevdiğimiz Pentagram, kuruluşunun 30. yılına özel olarak yayımladığı “AKUSTİK” albümü ve akustik turnesiyle ülkeyi dolaşmaya başladı. İzmir, Ankara ve İstanbul’dan sonra sıra Eskişehir’deydi. Bu albümü ve turneleri, normal bir Pentagram konserinden ve albümünden bir adım öne geçiren şey kadroda gruba emek vermiş eski grup elemanları olan Demir Demirkan, Ogün Sanlısoy ve The Magnificent Murat İlkan’ın da bulunmasıdır. İşte biz de Eskişehir’de, Pentagram akustik konseri haberini öğrendiğimizde, ilk çığlığımızı Demir Demirkan’ı Pentagram’la sahnede izleme ihtimali için atmıştık Alper’le. Demir Demirkan’ın Eskişehir konserinde sahne almayacağı netleşti gerçi sonradan, ama bu durum bizim bir an için bile tereddüt etmemize yol açmadı. Öyle ya, Ogün Sanlısoy, Gökalp Ergen ve kişisel olarak da hayranı olduğumuz Murat İlkan’ı aynı sahnede bir daha izleme şansımız olmayacaktı.

01

Alper sağ olsun biletleri aldı. Ben de yeni yayımlanan akustik albümü aldım. Hali hazırda arşivimde yer alan diğer albümlerle çantamı doldurdum ve 29 Mart akşamı evden çıktım. Konser, 222 Park’ta yapılacaktı. Ahh, bu mekanda ne güzel anılarımız vardı sevgili okur. Düzenlediğimiz ve katıldığımız onlarca etkinlik geldi yol boyunca aklıma. Özgür Abi‘nin kulaklarını çınlattım.

Saat 20.00’de önce Koray’la buluştuk. Birlikte mekana geçerek kuyruğa girip kapı açılışını beklemeye başladık. Daha sonra Alper ve Mustafa da koşarak geldiler. Kapı açıldı ve içeri girdik. Düşün, öyle heyecanlıyız ki daha performansa 1,5 saat var ve biz içeride bekliyoruz. İçeride okuldan arkadaşımız olan diğer bir Mustafa’yla karşılaştık. O kadar saat aynı yerde ayrılmadan bekledim lan. Bizimkilerle muhabbet ede ede geçti zaman. Düşün hepsi en az birer kere dışarı çıktı. Ama ben çıkmadım ben, Yaşar Usta.

Dersime iyi çalışmıştım ve grubun daha önce verdiği üç konserin de incelemelerini okumuştum. Çalacakları parçaları ve sıralamayı aşağı yukarı biliyordum. Tam da beklediğim gibi başladı konser. Grup tam vaktinde sahnede yerlerini aldılar. Saydığım isimlere ilave olarak gruba sahnede Ozan Tügen de eşlik etti ki, kimse kusura bakmasın, kapasite olarak en iyi oydu diyebilirim. Ama orada gerçek bir yıldız vardı ve herkes kim olduğunu biliyordu.

02

Önce grubun Eskişehir konseri çalma listesini vereyim:

  1. Apokalips
  2. Lions In A Cage
  3. Fly Forever
  4. Şeytan Bunun Neresinde
  5. Uzakta
  6. No One Wins The Fight
  7. For The One Unchanging
  8. Gündüz Gece
  9. Geçmişin Yükü
  10. 1000s In The Eastland
  11. Anatolia
  12. In Esir Like An Eagle
  13. Doğmadan Önce
  14. Give Me Something To Kill The Pain
  15. Dark Is The Sunlight
  16. This Too Will Pass
  17. Bir
  18. Sonsuz
  19. Bir
  20. Gündüz Gece

03

Evet, tam yirmi şarkı çaldılar! Sonsuz’u çaldıktan sonra seyircinin ısrarı üzerine yine Bir’i çaldılar ve ardından Gündüz Gece’yi de eklediler. Ancak bizi bitiren olay “This Too Will Pass” olmuştu. Alper’le birlikte en sevdiğimiz Pentagram şarkısıdır This Too Will Pass. (Gerçi bazen de Lions In A Cage oluyor.) Daha önceki akustik konserlerinde çalınmamıştı. Albümde de yoktu zaten. Grubun Eskişehir’de ilk defa bu şarkıyı çalmaları ,bizim için gecenin Top 3 anından ilki olmuştu. Şarkıyı duymaya başlayınca kendimi kaybedip zıplamaya başladım. Enteresandır.

Yazı bir konser hakkında olduğu için, yirmi parçanın her birine ayrı ayrı yorum yazmak mümkün değil. O yüzden olayın tamamıyla ilgili özet halinde, değerlendirmeler yapacağım. Belki de hayranı olduğumuz için bilmiyorum, bana göre Murat İlkan gecenin yıldızı oldu. Ozan Tügen’i de unutmuyorum. Gecenin şaşırtan ismi ise Gökalp Ergen oldu. Pentagram’ın daha önceki Eskişehir konserinde hastaydı ve konserde kendisi de bunu dile getirmişti. Bu seferki akustik konserde inanılmaz işler yaptı. Mest olduk. Lions In A Cage’in aralarında “fifty years behind a wall” kısımlarını bu ülkede söyleyebilecek üç kişiden biri olduğunu gösterdi. Hem çaldı hem söyledi. Çalmak söylemek derken, bazı anlarda sahne dört tane akustik gitar oldu. Üç kişi ritim çaldı, bir kişi solo attı. Soloları Metin Türkcan, Hakan Utangaç ve Ozan Tügen değişmeli olarak çaldılar. Hakan Utangaç her solo attığında kalabalık çılgına döndü. Hakan abi, Ogün Sanlısoy’la birlikteki sahnede en karizma duran kişiydi. Haa, bir de Gündüz Gece’de Ozan Tügen’in cura solosuyla Tarkan Gözübüyük’ün bass solosu epey alkış aldı. Bu arada yine bak konusu açıldı. Ozan Tügen gece boyunca gruba back vokal, piyano, cura, ritim ve solo gitarda eşlik etti. Adam!

Gündüz gece! #PentagramAkustik #pentagram #mezarkabul

Gündüz gece! #PentagramAkustik #pentagram #mezarkabul

Üç vokalist de ağırlıklı olarak kendi dönemlerinde yazılan şarkıları seslendirdiler. Cenk Ünnü hariç herkes back vokallere katkı sağladı. Her şey çok güzeldi lan. Murat İlkan’ın şarkılara tıpkı bizim gibi “tadına bakılacak tatlar” olarak yaklaşması bizi mest etti. “Hadi şimdi şöyle güzel bir Anatolia yapalım mı?” ya da “En nefis parçalardan olan In Esir Like An Eagle” gibi anonsları duydukça Alper sırıttı durdu. Bir ara Mustafa kayboldu yanımızdan, sonra yanında kız arkadaşıyla döndü.

Unutmadan, bizim için gecedeki bir diğer kahraman da Tuğba’dan emanet aldığı iPhone 7 ile konserdeki en süper şarkıları kaydeden Koray gardaşımız oldu. Önümüzdeki iki Suriyeli ise konseri izlemekten çok canlı yayımlamayı tercih ettiler. Gerçi bunu yapan çok kişi varmış Alper söyledi. Salonda kaç kişi vardı emin değilim ama iki tane öküz vardı ki bunlar kapalı alanda, hınca hınç dolu salonda sigara içmekten hiç utanmadılar.

Gece yarısı geçti, tahminim saat 00.30 civarında iş bitti. O anda grubun fotoğraflarını çeken kişi dikkatimi çekti. “Lan dedim bu Levan!” Sabhankra’nın da fotoğraflarını çeken kişi. İstanbul’da tanışmak istiyordum ama şansa bak, Eskişehir’de tanıştık. Bu arada konser boyunca, salonun sağ tarafında kule arkasında grubu izleyen Janset’i de fark ettik. Bilmeyenler için, Janset büyük bir Pentagram hayranıdır.

Sahne bitip de grup kulise geçtiğinde biz de hemen kulisin kapısına seğirttik. Kapıda mekânın görevlileri soru sormaya bile imkan vermeyen bir açıyla bekliyorlardı. Neden sonra kapıda bir kadın belirdi. Boynunda asılı “ALL ACCESS” kartını görüp kıskandım. Neyse, yazının o en başında okuduğun diyalog vardı ya, işte bu aşamada o diyalogu yaşadık ve bam bam bam! İçerideyiz. İşte bu da gecenin Top 3 anlarından ikincisi olmuştu. Yukarı çıktık ve abilerimizi dinlenirken yakaladık. Çantama doldurduğum ne kadar albüm varsa döktüm önlerine. O dakikadan sonrası Allah Allah! Koray bir yandan, Alper bir yandan, ben diğer yandan albümleri imzalatmaya başladık. Çok kral adamlar, en ufak tepki göstermeden, aksine büyük bir sevecenlikle albümlerimizi imzalamaya başladılar. Şu an grubun aktif kadrosunda benim en sevdiğim adam Hakan Utangaç mesela. Ona “This Too Will Pass” parçasını sordum. Kim yazdı bunu, dedim. Tarkan abi’yle ikisinin şarkısıymış. Dedim, “Unspoken” bizim en sevdiğimiz albüm. Aaa, onun yeri çok ayrı tabi, dedi. Muhtemelen o da en çok Unspoken’ı seviyor 🙂

06

alper07

En son Murat İlkan’ın yanına gittik. Bundan birkaç ay önce Murat İlkan, Metin Türkcan’la birlikte yine bir akustik projeyle birlikte Eskişehir’de sahne almıştı. O konserde kendisine eşi Alper İlkan ile Melisa Uzunarslan da eşlik ediyordu. O konserden önce Murat İlkan’a ve Metin Türkcan’a kendi solo albümlerini imzalatmıştık. “Murat abi bizi hatırladın mı Eskişehir konserinden?” diye sorduk. Baktı “Tamam ya hatırladım” dedi. “Abi o konserde eksik kalan albümler vardı imzalamadığın, onları da şimdi imzalatalım”. Murat Abi bizi kahkahalara boğan ve gecenin Top 3 anlarının sonuncusunu yaşatan o cevabı verdi: “Ooo lan Mesut, aştın sende kendini haa”. Sonra sağ olsun albümlerimizi isimlerimize imzaladı. Alper’in albümü de imzalarken yine bombayı patlattı: “Alper de en sevdiğim isimdir!

010

Kasetler hariç hepsi imzalıdır.

Şimdi bunları sana anlatıyorum sevgili okur. Belki saçma geliyor, belki komik geliyor. Ama inan ben aylar sonra geriye dönüp bunları okuduğumda o anki coşkuyu tekrar yaşıyorum. Samimi olarak yazıyorum.

Saat 01.00’i çoktan geçmişti. Az önce bizi içeri alan hanım efendiyle göz göze gelince artık kulisten çıkalım dedik. O da bizi arşivimiz için tebrik etti. Çıkarken Levan’la Savaş Abi’ye selam gönderdim. İletir herhalde.

Daha nice Pentagramlara diyorum ve yazıyı burada bitiriyorum. Fotoğrafları Koray çekti. Video da Instagramdan. Sevgiyle kal sevgili okur.

Teşekkürler Eskişehir! #PentagramAkustik #pentagram #mezarkabul

7 Mart 2013 – Pentagram Eskişehir Konseri

Eh, uzun zaman olmuştu bir konser yazısı yazmayalı. Elimden geldiğince detaylı olarak yazmaya çalışacağım ki gelmeyenler pişman olsunlar 🙂

Aynı gün Bilecik‘te akşam 17.00’de işten çıkıp Eskişehir‘e giden ilk arabaya bindim. Eve gelene kadar yaşadıklarımı bir sonraki yazıda anlatacağım. Eve geldikten sonra hızlıca almam gereken eşyaları alıp karnımı da doyurduktan sonra Alper‘e geçtim. Ertesi gün Antalya‘ya gideceğim için valizimi Alper’e bıraktım. Saat 21.00 civarında 222 Park‘a gittik. Burada İzmir‘den Barış Abi, Togay, Volkan ve Halil‘le buluştuk. Barış Abi “Bu Toprağın Metalikacıları” isimli belgesel için bizimle kısa bir çekim yaptı. Burada özellikle yer ayarlama konusunda yardımlarından dolayı Özgür Abi‘ye derin saygılarımı sunarım. Bu çekimden hemen sonra konser için kapılar açıldı.

Alper’e beraber kuyruğa girdiğimizde Koray ve Yakup‘u gördük. Bu adamları da uzun süredir görmüyordum. Dördümüz içeri girmek üzere beklemeye başladık. Sıra geldiğinde girdik içeri ve sahne önünde 4. sıraya kadar gelebildik ve demir atıp beklemeye başladık. Ben bilmiyordum, ancak bir de ön grup varmış meğer Pentagram‘dan önce: MEKANİK.

Bu grubun adını olumlu ve olumsuz pek çok yorumun içinde duyduğum için açıkçası merak ediyordum. Saat 22.00’yi biraz geçe Mekanik sahneye çıktı. Dediğim gibi daha önce hiç dinlememiştim, bana tarz olarak ilk dönem Metallica‘yı fazlasıyla anımsattı. Metallica konusunda benden daha bilgili olan Alper ise grubun tarzını fazlasıyla Metallica ve dönemdaşlarına benzetti. Ancak o da ben de bir konuda hemfikirdik, adamlar güzel yapıyorlar işlerini. Seek And Destroy çaldılar, müthişti. Overkill çaldılar, Yakup epey coştu. Kendi besteleri de fena değildi. Türkçe sözlü olması bilakis bir avantaj olmuş besteleri açısından. Sahne olarak da ben yeterli buldum. Ancak bir talihsizlik yaşadılar ve son şarkılarını çalamadılar, gitaristlerinin amfisi devre dışı kaldı. Mekanik sahneden alkışlarla indi ve saat 23.00’ü beklemeye başladı herkes.

Saat 23.00’e doğru salonu bir akustik Sonsuz dinletisi doldurdu. Tüm salon aynı anda şarkıyı söylemeye başladık. Şarkı bittiğinde Gökalp ve devamında diğer grup üyeleri sahneyi doldurdu ve Pentagram sahneye çıktı.

Her konserde Alper’le girdiğimiz iddiaya bu sefer Koray ve Yakup’u da dahil ettik: Pentagram konsere hangi şarkı ile başlayacak? Evi arabayı satıp tüm paramı “Sand“e yatırdım. Alper, Koray ve Yakup başka başka şarkılar söylediler. Pentagram “Sand”in ilk notalarını çalmaya başladığında artık zengin bir adam olmuştum. Pentagram şöyle bir playlist hazırlamış gece için:

  1. Sand
  2. 1000 In The Eastland
  3. Doğmadan Önce
  4. Unspoken
  5. Wasteland: Burada ses sisteminde bir arıza oldu, şarkının yarısına kadar baslar yoktu.
  6. It’s Down Again
  7. Give Me Something To Kill The Pain
  8. Disturbing The Peace
  9. Geçmişin Yükü
  10. Bu Alemi Gören Sensin: Hakan Utangaç vokale geçti.
  11. Şeytan Bunun Neresinde
  12. Anatolia (Türkçe): Burada da iddiaya girdik İngilizce mi söyler Türkçe mi diye. Yine ben kazandım.
  13. Beyond Insanity
  14. Now and Nevermore
  15. Gündüz Gece
  16. Apokalips
  17. Tigris + Bir

Konserle ilgili üzüldüğüm bazı şeyler var. İlki Hakan Utangaç‘ın sadece bir şarkı söylemesi oldu. Rotten Dogs söyleseydi mesela çok farklı olurdu herşey. İkinci olarak Alper de ben de This Too Will Pass ile Behind The Veil‘i çalmalarını bekledik. Ama çalmadılar. Çok üzüldük. Bir de 18 şarkıdan 7 tanesi Türkçe idi. Türkçe parçaların ardarda gelmesi biraz üzdü, özellikle This Too Will Pass için çok ümitlenmişken…

5 kişilik grubun 3 üyesi hastaydı. Vokal Gökalp Ergen, hastalığını performansına yansıtmamaya çalışsa da sahnede fazla hareket edemedi. Grubun en iyisi hiç şüphesiz Tarkan Gözübüyük idi. Ayrıca Cenk Ünnü‘yü de hiçbir zaman unutmuyoruz. Hakan Utangaç, iki yanında birer LED ampül bulunan komik bir gözlük takıyordu 🙂 Tüm fanlar için onun yeri ayrıdır ve ne olursa olsun Pentagram, Hakan Utangaç’sız olmaz, olamaz.

Konser hiç ara vermeden yaklaşık 2 saat sürdü ve müthiş bir şekilde bitti. Performanstan sonra dışarıda uzun süredir görüşmediğimiz epey bir adamla görüştüm. Serkan Abi, Ali, Serdar bunlardan bir kaçı. Bu şekilde muhabbet ederken kardeşim Murat yanıma geldi ve gruba imzalatmak üzere yanımda taşıdığım albümlerini istedi. Böylece hep beraber 222 Park’ın yan tarafından bekleyen tur otobüsüne gittik.

Şansımıza Gökalp Ergen otobüsün kapısındaydı ve hiç sıkıntı yaratmadan uzattığım MMXII albümünü imzaladı. Sonrasında sırasıyla Cenk Ünnü, Hakan Utangaç ve Tarkan Gözübüyük de geldiler ve albümü imzaladılar. Alper de efsane Bir albümünü yaratıcılarına imzalattı. Burada epey bir fotoğraf çektirdik. Eklediğim fotoğraflarn bir tanesini ben çektim. Gerisi Metin Ünlü‘ye ve Kağan Kılıç‘a aittir.

Sonuç olarak güzel bir konser oldu. Pentagram seven sevmeyen tüm metalci kitlenin de orada olması ayrıca güzeldi. Bu konuda en güzel cümleyi de Serkan Abi söyledi herhalde: “Biz çocukken adamlar metal müzik yapıyorlardı.

Pentagram’a saygı duymak gerek. Merak edenler için benim kameramdan Pentagram 7 Mart 2013 Eskişehir konseri: (Bu bir Proofhead.net hizmetidir.)