Tag Archives: İlker Canikligil

Fotoğrafçılık Üzerine Harika Kitaplar

Geçtiğimiz günlerde Serkan‘la birlikte bir sahaf ziyareti yaptık. Burada sokak fotoğrafçılığı üzerine çok iyi bir kitap buldum. Bu kitabı elime alır almaz, birkaç yıl önce İlker Şimşekcan sayesinde edindiğim bir diğer kitap aklıma geldi. Böyle durup düşününce aslında elimde bundan da fazla fotoğrafçılık kitabı olduğunu fark ettim. Bunun üzerine bu yazıyı yazmaya karar verdim. Burada yer verdiğim kitapları seçme nedenim, fotoğrafçılık tekniğine ve fotoğraf estetiğine ilişkin bilgiler içermelerinin yanı sıra bu işin hissiyatına da yer vermeleridir.

Elimdeki muhtemelen en değerli fotoğraf kitaplarından birisi, ülkemizin en önde gelen fotoğraf sanatçılarından Prof. Dr. Levend Kılıç‘ın “Fotoğrafa Başlarken” isimli kitabıdır. Bu kitap, amatör bir fotoğrafçının, makineyi ilk defa eline alan bir fotoğraf meraklısının muhakkak kütüphanesinde olması gereken bir eserdir. Fotoğrafın tarihinden başlayarak fotoğrafla ilgili hemen her konuya değinen muazzam bir başucu kaynağıdır. Kitapta ışık, pozlama, objektif, siyah-beyaz, renkli, sayısal, karanlık oda, estetik gibi çok ama çok önemli ana başlıkların altında muhakkak bilinmesi gereken püf noktaları anlatılıyor. Bende bulunan ve Dost Kitabevi Yayınları‘ndan çıkan 4. baskı çok kaliteli, kuşe kağıda ve artık neredeyse bulmanın imkansız hale geldiği çok kapsamlı bir fotoğraf filmleri ekiyle bu alanda yazılmış en kapsamlı eserlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu kitabı benim için değerli yapan bir diğer önemli detay ise bizzat üstadın kendisinden alıp imzalatmış olmam!

Fotoğrafın bir diğer efsanesi, uluslararası üne sahip John Hedgecoe‘nin Siyah-Beyaz Fotoğraf Sanatı isimli kitabı, ilk bakışta isminden dolayı sadece siyah beyaz fotoğrafçılığı konu edinen bir esermiş gibi algılansa da aslında fotoğraf estetiğine ilişkin içerdiği önemli ipuçları sayesinde fotoğrafı sanat boyutuna taşıyabilecek bir görüşe sahip olmanızı sağlıyor. Siyah beyaz fotoğraf halen gücünü koruyan bir akım. Sadece analogda değil, dijitalde de çok fazla siyah beyaz fotoğraf çekiliyor. En popüler sosyal medya platformu olan Instagram’da en çok kullanılan filtreler arasında siyah beyaz filtre daima yerini korumaya devam ediyor. Bu kitap karanlık oda çalışmalarıyla ilgili çok detaylı bilgiler içeriyor. Hatta işi biraz daha ileri götürüp doğrudan sanatçıların işine yarayacak analog manipülasyon dediğimiz elle rötuşlama yöntemlerine de yer veriyor ki sırf bu bölümü bile artık sadece belirli yaşın üzerindeki ustalar tarafından bilinen uygulamalar içeriyor. Levend Hoca’nın kitabından farklı olarak bu kitap fotoğrafı sıfırdan öğretmiyor, ancak asgari düzeyde fotoğraf bilgisine sahip olmanızı gerektiriyor.

Özer Kanburoğlu tarafından yazılan Mimari Fotoğraf isimli kitabı tamamen şans eseri olarak bir tezgahta görüp ederinin çok altında bir fiyata aldım. İnkilap Yayınları‘nın çok kaliteli olarak kuşe kağıda bastığı eserde beni cezbeden taraf, fotoğraf çekimlerinde görsel estetik kaygısının ön planda olması ve bu amaçla kullanılabilecek filtre, objektif ve tekniklere çok detaylı olarak yer vermesi oldu. Hatta öyle ki kitabın sonunda Dünya’da üretilmiş objektiflerin odak uzaklığı ve net görüntü dairesi değerlerini veren bir liste yer alıyor.

“Ulan ekleye ekleye Açıköğretim Kitabı mı ekledin?” diyebilirsiniz. Aman ha! Bunlar çok kıymetli! İki yıllık bölümü okurken toplamda aldığım 26 ders içerisinden fotoğrafçılığın temellerini atan bu üç ders en önemli olanlardı bana göre. Bu üç ders sayesinde, ışık-görüntü-düzlem mantığını anlayabiliyorsunuz. Burada Fotoğraf Tarihi, bir bakıma Dünya’nın görsel hafızasının tarihi. Görsel estetik ise bugüne dek çekilen milyarlarca fotoğraf içerisinden neden sadece birkaç bin tanesinin Dünya tarihinde kendisine yer bulabildiğini anlatıyor. Temel Fotoğrafçılık ise ilk bahsettiğim Fotoğrafa Başlarken isimli kitapla aynı. Çünkü her ikisini de Prof. Dr. Levend Kılıç yazmış! Yani ilk kitabı bulamayanlar, Açıköğretim Yayınları‘nda hala basılmaya devam eden Temel Fotoğrafçılık isimli bu kitabı edinebilirler.

Bu son üçlü ise diğerlerinden biraz daha farklı ve artık ortalamanın üzerinde bir fotoğraf bilgisine sahip okuyucular/fotoğrafçılar için tavsiye edebileceğim kitaplardır. Henri Cartier-Bresson‘un çok ünlü Karar Anı isimli kitabı İlker Şimşekcan sayesinde elime geçen bir kitaptı. Burada yazar, kendi hikayesi, yolculukları üzerinden sokak fotoğrafının ve fotoğraf sanatının sınırlarını çiziyor. Kitapta Dünya’daki diğer fotoğraf sanatçılarından bahsettiği bölümde büyük usta Ara Güler‘in de ismi geçiyor. İlker Maga tarafından hazırlanıp bir de Son Söz yazılan kitapta, sanatçının bazı eserlerine ve kronolojisine yer veriliyor. Eser bir bütün olarak, “fotoğrafçı olmayı ve kendi has bir üslup yaratmayı” anlatıyor.

Son dönemlerde ismini sıkça duyduğumuz yönetmen İlker Canikligil tarafından çevrilen ve Dünya’nın en önemli kurgucu ve ses tasarımcılarından birisi olan Walter Murch‘un kaleme aldığı Göz Kırparken, aslında film kurgusu üzerine yazılmış, Murch’un hayat ve sinema üzerine teorilerini içeren, anılarıyla harmanladığı teknik ve biraz da biyografik bir kitap. Fotoğraf kitapları başlığı altında, video kurgusuyla alakalı bir kitaba yer vermemin nedeni aslında kitabın içerdiği tutkuyu gösterebilmek için. Dünyanın en saygı duyulan kurgucusu ve ses editörünün anlattığı sayfalar dolusu şeyi okuyunca aklımda kalan en önemli şey, sahnedeki ışığın ve görüntünün estetik bir değer olarak izleyiciye aktarılma çabası ve üstadın bu amaçla yaptıkları oldu. Estetik kardeşim, ışık, renk ve dikkat çekici bir bütünlük. İşte, bir karede bunu yakalayabiliyorsak o zaman sanat yapmış oluyoruz.

Mustafa Seven‘in kaleme aldığı sokak fotoğrafçılığı ise yine İnkilap Yayınları’ndan çıkan oldukça kaliteli ve kuşe kağıda basılmış bir kitap. 2014 yılında basılan bendeki baskı, gerek sayfa tasarımı, gerekse de seçtiği alt başlıklar bakımından çok başarılı bir görsel bütünlük sağlıyor. Ancak bazı konulara sadece birkaç cümleyle ve detaya girmeden yüzeysel olarak değindiği için içerik anlamında birazcık zayıf. Kitabın en iyi özelliklerinden birisi aynı zamanda bir foto muhabir olan sanatçının çektiği seçme fotoğrafların özniteliklerine de yer vermiş olması. Çekim ayarları fotoğrafların altına eklenmiş. Ve yine bir fotoğraf kitabında “Etik ve Yasal Konular Üzerine” isminde bir bölüm olması gayet iyi düşünülmüş.

Bu kitaplardan biri veya birkaçı kütüphanenizde varsa bu yazıyı okuduktan sonra şöyle bir göz atabilirsiniz. Özellikle son üç kitap, kendine has bir üslup geliştirmeye çalışan fotoğrafçılara tavsiyemdir. İlk üçlünün ise fotoğrafa meraklı okuyucuların kütüphanesinde bulunmasında fayda olacağı düşünüyorum. Fotoğraf çekmek, bu üstatlar gibi bakınca ve deklanşöre basılınca insana haz veriyor. Bunun dışında çekilen kareler, her geçen gün miktarları artan dijital yüklerden başka bir anlam taşımıyor.

2017 Yılımın Özeti

owl-illustration.jpgDaha başlarken katliama sahne olan, yıl boyunca göz yaşının, ölümlerin, vedaların eksik olmadığı, bir önceki yıldan hiç de arta kalmayan, toplumun artık geri dönülemez şekilde ayarlarının bozulduğu, müzikten başka hiçbir şeyin tat vermediği bir yılı, 2017’yi de geride bıraktık sevgili okur. Bu yıl çok fazla sağlık sorunu ve hastane problemleriyle uğraştım. Yıldım. Ama nihayet bitti ve blogun geleneksel yıl özeti yazısına hoş geldin. Uzun bir yazı olacak ama keyifli bir yazı olması için de elimden geleni yapacağımdan şüphen olmasın.

31 Aralık tarihleri yılın son günü olmasının yanında benim için meslek hayatımın başlangıcının yıl dönümüdür. Bu yıl mesleğimde beşinci yılımı doldurdum. Şüphesiz yılın en önemli olaylarından birisi, uzun süredir beklediğim bir şey gerçekleşti ve Eskişehir’e tayin oldum. Kadere bak ki sevgili okur, Eskişehir’de de tıpkı Bilecik gibi, yılın son iş gününde, 29 Aralık tarihinde iş başı yaptı. Bazı sağlık sorunları nedeniyle böyle oldu. Zaten bu sağlık sorunları da yılın son iki ayında bize bir türlü huzur vermedi. O açıdan 2017 bir an önce bitmesini istediğimiz bir yıla dönüştü.

Bu yıl, blogta reytingler önceki yıla göre ciddi bir artış gösterdi. Özellikle yeni okurlara teşekkür ederim. Eski okurun ise gönlümde tahtı altındandır! Ancak yazıların en çok geciktiği yıl galiba bu yıldı. Olaylar olup bittikten sonra yazma fırsatı bulabildim çoğunlukla. Bunun bir sebebi malum, yıl boyunca Bilecik’e yaptığım git gel durumu idi. Diğer sebebi de bu yıl kayıt olduğum Fotoğrafçılık ve Kameramanlık Bölümü ile halen devam eden Doktora derslerimdi. Olsun lan, okumak güzel şey.

Evet, haydi bakalım bu yıl blogta neler oldu neler bitti. Aylara göre önemli olaylar nelerdi? Okumaya devam et

Olmaz Öyle Saçma Şey!

olmaz0Youtube‘daki binlerce saçmalığın arasından sıyrılarak Hazal sayesinde keşfettiğimiz harika bir projeden bahsedeceğim: Olmaz Öyle Saçma Şey!

İstanbul Film Akademisi(IFA) kadrosunda çalışan yönetmen İlker Canikligil ve arkadaşlarının, haftalık olarak yayımladıkları bir video serisi var sevgili okur. İlker Hoca (ki gönül rahatlığıyla hoca diyebilirim, kendisinin akademik kariyeri de var) ve arkadaşları, her hafta sinema sanatı ve teknolojisiyle ilgili bir konu seçiyor, bu konuyu İlker Hoca enine boyuna, yanlış bilinen doğrularıyla ve olmaz öyle saçma şey dedirten şehir efsaneleriyle harmanlayıp anlatıyor. Film çekmekle alakanız olmasa dahi İlker Canikligil’in sempatikliği, ekibine yönelik sataşmaları ve çoğu zaman “sektörle” dalga geçen anlatımlarıyla ortalama 10 dakika süren videonun nasıl bittiğini anlamıyorsunuz bile.

olmaz1Geçtiğimiz haftalarda, sezon finali yayımlandı. İlk sezonda toplam 23 bölüm yayımlandı. Bir bölüm bir saatten daha uzun süreli ve canlı yayımlandı. Özel bir bölümde de daha önceki bölümlerde yapılan yorumlara cevaplar verdiler. Hangisi çok iyi diye sorma, inan bir birinden ayırt edemiyorum. Her birinde ayrı bir bomba patlatıyor İlker Hoca.

Programın formatı aslında çok basit. Kameranın karşısında, her hafta farklı ve orijinal bir tişörtle, İlker Hoca oturuyor. Kameranın arkasında da sürekli sesini duyduğumuz görüntü yönetmeni Nazım ile ara sıra sesini duyduğumuz yapımcı Veysi yer alıyorlar. Bu ikisi de en az İlker Canikligil kadar eğlenceli insanlar ancak yüzlerini hiç görmüyoruz. Nazım, bir birinden ilginç ve komik teorilerle her programda İlker Hoca’ya konuyu veriyor. İlker Hoca da konuyu gayet anlaşılabilir şekilde, sohbet havasında anlatıyor. İlk sezonda yaptıkları bölümlerin konuları şu şekilde:

24 FPS mi 25 FPS mi? (Bölüm #1) 
ALEXA mı iPhone mu? (Bölüm #2) 
4K mı 8K mı? (Bölüm #3) 
Bir Filmi Neden İzleriz? (Bölüm #4) 
Nasıl Oscar Kazanırsınız? (Bölüm #5) 
Film mi Dijital mi? (Bölüm #6) 
Nasıl Yönetmen Olunur? (Bölüm #7) 
Sen Bu İşi Bedava Yap Arkası Gelir Efsanesi (Bölüm #8) 
Film Sektörüne Girmek (Bölüm #9) 
Film Festivalleri (Bölüm #10) 
Color’a Girmek! (Bölüm #11) 
Televizyon Almak! (Bölüm #12) 
Görüntü Yönetmenliği (Bölüm #13) 
Remix (Bölüm #14) 
Büyük Kamera! (Bölüm #15) 
Yorumlara Cevaplar (Bölüm #16) 
Filmde Işık (Bölüm #17) 
Canlı Yayın 20.06.2017
Filmde Ses (Bölüm #18)

Filmde Kurgu 1 (Bölüm #19)
Filmde Kurgu 2 (Bölüm #20
Sinema Okumak (Bölüm #21)

Pozlama (Bölüm #22)
Sezon Finali Olmaz Öyle Saçma Şey (Bölüm #23)

Bölümlere tek tek link vermedim. Ancak, bölümlerin yayımlandığı Youtube kanalına ve IFA’nın diğer videolarına ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. Serinin özel bölümü aşağıda yer alıyor. Şimdiye kadar hiç izlemediyseniz, bir bakın bakalım 🙂