Tag Archives: Osman

2022 Yılımın Özeti

Şansa bak, yılın ilk yazısı yılın ilk dolunayına denk geldi. Bir My Resort klasiği haline gelen Yılımın Özeti yazısı başlıyor. Sıkılmadan okumanız dileğiyle.

Refah düzeyimin iyice düştüğü, ekonomik karamsarlıklarla boğuştuğumuz, buna rağmen eşimiz dostumuzla oldukça güzel zamanlar geçirip güzel işler ve ilkler başarabildiğim bir yıl oldu. 2013 yılından sonra, galiba hayatımın en hızlı geçen yıllarından birisi de olduğunu söyleyebilirim. Eskişehir’deki iş yerimde 5. yılımı, mesleğimde ise 10. yılımı geride bıraktım. Eskişehir’de geçirdiğim süre, artık Bilecik’te geçirdiğim süreyi geride bıraktı. Eskişehir’de yaşadığım her tecrübe de zaten Bilecik’i geride bıraktı.

2008 yılında Windows’un ilkel denilebilecek blog platformu olan Live Spaces altında blog yazmaya başladım. Yaklaşık bir yıl sonra, 2009 yılının Şubat ayında ise akıllıca bir hamle yaparak, o güne dek yazdığım yüzden fazla yazıyı birkaç gece uyumadan WordPress üzerine taşıdım. Ve o tarihten beri de WordPress altyapısını kullanmaya devam ediyorum. On üç yıldan uzun süredir My Resort, WordPress çatısı altında varlığını sürdürüyor.

Blog bu yıl yazı sayısı bakımından oldukça düşük bir performansa sahip. Sadece 48 yazı yazabilmişim. Ortalama olarak haftada bir yazı yazmışım. Bu benim açımdan oldukça yetersiz ancak hayatımızın en önemli parçası olan Mert Ekin‘in varlığı bu sayı üzerinde oldukça etkili 🙂 Bu yılın ikinci yarısında eşimin çalışma koşullarının değişmesi sebebiyle hafta sonumu tamamen Mert’le birlikte geçiriyorum. Hafta sonlarında kendime yazı yazmak şöyle dursun, kitap okuyacak bile imkan yaratamadım. Eh, bunda biraz benim de acemiliğim var elbette. Halil Abi‘den ders alacağım. Geçen sene de yazı ortalaması için Mert’i bahane etmişim ancak geçen yıl henüz 1,5 yaşında olan Mert’in bu sene olduğu kadar oyuna ve ilgiye ihtiyacı yoktu sanırım. Görünen o ki bu ihtiyacı da her geçen yıl daha da artacak.

Yılın son ayında blogla hiç ilgilenemedim. Çünkü bu yıl içerisinde yapmayı planladığım ancak ekipman eksikliğinden dolayı yapamadığım podcast projem için çalışmalar yapıyordum. Üstüne bir de Mert’in ufak tefek rahatsızlıkları olunca blogda yayımlanacak yazıların ancak taslaklarını yazabildim. Yayımlayamadım. Geçen yıldan yazmaya başlayıp da yayımlayamadığım taslaklarım şu şekilde:

  • Tübitak’tan Astronomi ve Popüler Bilim Kitapları
  • Pentagram – Makina Elektrika
  • Kayıp Tabur (öykü)

Bunlardan özellikle Pentagram’ın bir türlü CD ve plak formatında yayımlayamadığı albümünün yazısı büyük pişmanlık oldu benim için. Keşke albüm çıktığı dönem yayımlasaydım. Bu taslakları yılın ilk ayı içerisinde tamamlayıp yayımlayacağım. Hatta kendime koyduğum ilk hedef de bu olsun.

Bu yıl blogda en çok okunan yazılar İyi Bir Münazara İçin İpuçları, Gillette Tıraş Bıçakları Kullanıcı Deneyimleri ve Avatar – Arayış (Çizgi Roman) başlıklı yazılar oldular. Bu yazılar önceki yıllarda yazdığım halen reyting almaya devam eden yazılar. Bu yıl yazdığım yazılardan ise en çok okunanlar Madeni Para Koleksiyonum: 1 TL ve Yıl Serileri ve İhsan Oktay Anar – Tiamat (2022) İnceleme başlıklı yazılar oldular. Bu yıl önceki yıllara göre bloga okuyucu yönlendiren mecralarda da ciddi değişiklikler olmuş. Blogun yayım hayatının başından beri ilk defa bu yıl bloga en çok okuyucuyu Facebook değil, WordPress Mobil Uygulaması yönlendirmiş. Bu muhteşem bir gelişme. Yine, geçen yıl blog için açtığım Instagram hesabı sayesinde Instagram da Facebook’u geçerek, bloga en çok okuyucu yönlendiren ikinci platform olmuş. An itibariyle 258 takipçi var burada. Umarım bin kişiye yaklaşır. Bu yıl ilk defa denediğim WhatsApp anlık gönderileri ise beklediğimden daha az okuyucu göndermiş göndermesine ancak özellikle arkadaş ve iş çevremden bu anlık gönderiler sayesinde çok fazla kişiyle etkileşim kurabildiğim için bu yıl da aynı platformlara devam edeceğim.

Şimdi gelelim, blogun aylık maceralarına. Bu yazıları iş yerinde tuttuğum günlükten notlarla da destekleyeceğim.

Ocak 2022: Ocak ayında 7 yazı yazmışım. Yılın en çok yazı yazdığım ayı da bu ay olmuş. Elbette bu durumda bir haftalık Covid karantinam da etkili oldu. Bu ay 19 Ocak sabahı Eskişehir’de yoğun bir kar yağışı başlamış. Bu yağış bütün hafta devam etmiş.

  • Metis Ajanda koleksiyonuna başladım. Hatta o koleksiyon bu yıl da devam ediyor. 2023 yılı Metis Ajandası‘nın sloganı ArzuHal.
  • Covid oldum: Pandeminin son atağında ben de hastalığa yakalandım. Üçüncü doz biontech aşımı olduktan aşağı yukarı bir hafta sonra, birkaç seri hapşırmanın ardından gidip test verdim ve sonucum pozitif çıktı. Bir hafta evde kaldım. En ufak bir ağrı sızı hissetmedim. Zaten benim karantinam bittikten sonra da Bilim Kurulu pandemi koşullarını oldukça hafifletti.
  • İhsan Oktay Anar‘ın Tiamat isimli yepyeni bir roman yayımlayacağı müjdelendi.
  • İş Yerinde Yepyeni Yüzlerle Tanıştık: Bu yıl iş yerimiz açısından en büyük gelişme özelleştirilen Makine Kimya Endüstrisi Kurumu‘ndan bizim kuruma geçiş yapan arkadaşlarımız oldu. Numan, Serkan, Kübra, Merve ve Hasan ben karantina altındayken Ocak ayı içerisinde yeni çalışma arkadaşlarımız oldular. Bu kadar kısa sürede bu arkadaşlarımızla çok samimi arkadaşlıklar kurduk. Serkan’la okuldan da arkadaştık zaten. Ancak diğer arkadaşlarımızla da sanki yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir uyum yakaladık.
  • Pentagram – Acoustic Live 2017 isimli çalışmasını yayımladı: Ama Youtube’dan. DVD ya da bluray olarak basılmadı bu güzel çalışma. Birkaç defa sosyal hesaplarından yazmama rağmen cevap dahi alamadım bu soruya.

Şubat 2022: Şubat ayında dört yazı yayımlamışım. Bu ayın başında tıpkı geçen ay bana olduğu gibi Merve ve annem Covid pozitif çıktı. Yabancı Dil Sınavına başvurdum. Yine bu ayın son günlerinde halı saha maçlarımıza başladık.

  • Org aldım: Her defasında midi klavyeyi kurmak artık zor geliyordu. Ufak tefek melodiler aklıma geldiğinde yutmak zorunda kalıyordum. Casio marka ikinci el sağlam bir org denk getirip aldım. Bu orgu yılın ilerleyen günlerinde kaydettiğimiz videolarda da kullandım.
  • Seksen Günde Devri Alem Dizisi: Bu yıl, Jules Verne‘nin meşhur kitabından uyarlanan Seksen Günde Devri Alem isimli diziyi izledim. İngiliz yapımı ve oldukça keyifli bir diziydi. Bu diziyi ve Jules Verne hakkındaki tüm gelişmeleri çok sevgili Murat Haser ve Instagram grubumuz sayesinde takip ediyorum. Ayrıca bir süredir kıymetli Ahmet Öncüer hocamı da ihmal ettiğimin farkındayım. Ankara’ya ilk gidişimde kendisini arayacağım.
  • Annem, babam, kardeşlerim ve eşim de Covid oldu: Ailecek covid olma hakkımızı kullandık ve şükür ki bir daha hastalık yaşamadık.
  • Pentagram konserine gittik: Yılın ilk konseri oldu bu. Oldukça kalabalık bir ekiple gittiğimiz konserde ön sıralardaydık ve çok eğlendik. Yılın ikinci yarısında gittiğimiz konserde neler olacağını bilseydim daha da eğlenirdim.

Mart 2022: Kış devam ediyor, nasıl bir soğuk varmış! Bu ay 5 yazılık bir performans sergilemişim. Mert Ekin sünnet olduğu için sağ olsun iki taraftan da sürekli misafirimiz ve sürekli Mert’le ilgilenenler oldu. Bu sayede blogla ilgilenebildim. Ah canım blogum! Bu arada Mert’in sünnet olacağı gün arabayı ufak bir sürttüm.

Nisan 2022: Nihayet bahar gelmiş. Belli çünkü sadece 3 yazı yazabilmişim. Bu ay Yabancı Dil Sınavı’na girdim. Sınavdan birkaç gün önce oturup biraz kelime çalışıp deneme çözdüm. Ders çalışmayı seviyorum galiba. Bu ayın son iki haftası özellikle iş yerinde oldukça yoğun ve koşturmacayla geçti. 23 Nisan için özel bir etkinlik organize ettik. Bu organizasyonda çeşitli görevlerim vardı. Yine bu ayın ilk günlerinde Sertan‘ın babası vefat etti. İşyerindeki bilgisayarım bozuldu. İkame bir bilgisayarla yılı tamamladım. Neyse ki yeni bilgisayarım çok iyi. Telefonum yere düştü ve kalemi fırlayıp kırıldı. Yeniledim.

Mayıs 2022: Yoğun bir ay olmasına rağmen blogda 5 yazı yazmışım. Havalar iyice ısınmıştı. İşyerinde gündem yine yoğundu ancak keyifliydim. Mert bu ay iki yaşına girdi. He-Man temalı bir doğum günü yaptık. Bayramı evde geçirmemiz dolayısıyla hem yazdım hem de bol bol okudum. Bu ayın ortalarında Eskişehir’de güzel bir kitap fuarı oldu. Türk Dil Kurumu’ndan kitaplar aldım. Ayrıca bu ay implant tedavisine başladım. Yine bu ayın son günlerinde Eftade Hocam ve ekibiyle birlikte “Geleceğin Yeşil Yakalıları” isimli TÜBİTAK projemizi gerçekleştirdik. Benim için harika bir tecrübe oldu. Emeği geçen başta Merve ve Esra olmak üzere, Mine ve Sevda ve tüm diğer arkadaşlarımıza teşekkür ederim. 29 Mayıs Cumartesi günü kurum olarak İstanbul’a gidip geldik günü birlik şekilde.

  • Yabancı Dil Sınavı açıklandı: Sınav aslında Nisan ayının son haftası açıklandı ancak yazabildim. Sınava 70 ve üzeri bir puan almak hedefiyle girdim. 80 üzeri bir puan alarak hedefimi gerçekleştirmiş oldum.
  • Madeni Para Koleksiyonumun 1 TL serilerini paylaştım. Bu yazım, bu yıl yazdığım ve en çok ilgi gören bir diğer yazım oldu. Bu yazıyı yazdıktan kısa süre sonra Erdem Abi sayesinde elimdeki yıl eksiklerinin hepsini tamamladım. Sadece o değil, çevremdeki çoğu arkadaşım da bu koleksiyonuma destek oldular.

Haziran 2022: Bu ay 4 yazı yazmışım. Ayın ilk günleri Çevre Haftası etkinlikleri sebebiyle koşturmacayla geçti. İş yerinden sevgili Burak Abimiz bana bir kaset ve radyo deck hediye etti. Kaset deck’in tamiratını evimin karşısında bu yıl açılan Alisa Elektronik‘te Ali Abi’ye yaptırdım. Canavar gibi oldu! Muhteşem bir set kurdum böylece. Bu ayın son günlerinde doktora mezuniyet törenimiz oldu ancak yazısını Temmuz ayı içerisinde yazdım.

  • Jules Verne koleksiyonuma yeni kitaplar eklenmiş. Ayrıca Ötüken Yayınları’ndan Denizler Altında 20000 Fersah romanının oldukça müthiş bir baskısı çıktı. Bu yıl ağırlığımı Alfa Yayınları’ndaki Olağanüstü Yolculuklar Serisi’ne verdim. Yayınevi, serinin 2023’te tamamlanacağını duyurdu.
  • Türkiye Çevre Haftası’nı kutladık: Normalde iş yerindeki etkinliklerden oldukça yüzeysel bahsederim. Ancak bu etkinlik ciddi anlamda emek verip her aşamasında saatlerimizi harcadığımız bir organizasyon olunca ben de yazdım elbette. Sevda’yla birlikte sunuculuk yapmamız, düzenlediğimiz voleybol turnuvası, bisiklet turu gibi etkinliklerle oldukça kapsamlı bir organizasyon yaptık. Öncesindeki bütün bir Mayıs ayı ve Haziran ayının ilk haftasını bu işe adadık. Voleybolda başarılı olamadık. Takımımız Kübra, Halil Abi, Rıdvan Abi, Numan ve benden oluşuyordu.

Temmuz 2022: Bu yılın şüphesiz en iyi ayı bu aydı. Çok mutluydum. Bloga dört yazı yazdım. Çünkü Haziran ayı sonunda güzel bir mezuniyet töreni yaşamış, ayın ortalarında da Maykıl Ceksın kulübüyle tatile gitmiştik. Yine bu ayın ortalarında bu yıl ki stajyerlerimiz başladılar. Hepsi çok güzel ve iyi arkadaşlarımız oldular. Egehan, Fatih, Begüm, Almina, İpek, İrem ve Çağlar birbirinin peşi sıra kurumumuzda staj yaptılar. Oldukça saygılı ve sevgi dolu bu arkadaşlarımızın bahtları ve yolları açık olsun. Başta Fatih ve Çağlar olmak üzere hepsiyle halen görüşüyorum ve görüşmeye de devam edeceğim. Yeri gelmişken sürpriz yılbaşı hediyesi için sevgili Egehan’a ve çok uzaklardan bir kart yollayarak beni mutlu eden sevgili Buket’e selamlar sevgiler.

  • Doktora mezuniyet törenine katıldık: Bir yıl önce mezun olmuş ancak pandemi nedeniyle mezuniyet töreni yapılamadığından pek de anlayamamıştık mezun olduğumuzu. Bir önceki yılın mezunlarıyla birlikte bu yıl nihayet bir mezuniyet töreni düzenlendi ve Alper’le birlikte katıldık. Bu törende Lisansüstü Eğitim Enstitüsü mezunları adına konuşmayı ben yaptım. Birinci olmuşum 🙂
  • James Webb Uzay Teleskobu faaliyete girdi. Bu teleskop insanoğlunun evrene açılan yepyeni bir gözü oldu. Artık çok daha uzakları görebiliyoruz. Üstelik görüşümüz de daha keskinleşti. Önümüzdeki birkaç on yıl içerisinde çok büyük keşifler yapılacağına olan inancım arttı.
  • Şerit rozet ve bröve koleksiyonuna başladım. Aslında bu merakım çok daha eskiye dayanıyordu ancak bu yıl ilk defa planlı bir şekilde piyasan bröve ve rozet toplamaya başladım. Bu noktada seritrozet.com isimli siteye çok şey borçluyum. Sahibiyle Ankara’da da buluşup tanıştım. Konuya ilişkin çok daha fazla bilgi elde etme şansım oldu. Ayrıca bir de çok kaliteli bir posterim oldu. Bu koleksiyona bu yıl da devam edip yakın zamanda birkaç görsel daha paylaşacağım.
  • Maykıl Ceksın kulübüyle Datça’ya gittik: İşte yılın en keyifli yazılarından birisi daha! Önce Denizli’ye gidip Turgutlar’la buluştuk. Ertesi gün ise Sercan ve Alper’le yol üzerinde buluşup üç aile Datça’ya gittik. Burada çok şirin bir otelde kalıp oldukça keyifli bir hafta geçirdik. Denize doyduk. Dönüşte de Volkan’ın ailesini ziyaret ettik Çubucak’ta. Ciddi anlamda yorucu bir yol tecrübesi oldu benim için. Özellikle dönüş yolunda Mert’in de huzursuzlanmasıyla mücadele ettik ve kazasız belasız dönebildik.

Ağustos 2022: Evet, yaz ayları oldukça keyifli geçmeye devam ediyor. Bu ay da 4 yazı yazarak adeta kendime bir standart oturtmuşum. Bu ayın bir kısmını yollarda geçirdim. Yine bu ay yılın ilk kamp tecrübesini yaşadık. Ayın ilk haftasında Mert ve annesi Antalya’ya gittiler. Ayın sonlarına doğru iş yerinden arkadaşımız Osman vefat etti. Mekanı cennet olsun, geride kalanlara sabırlar diliyorum.

  • Umut Sarıkaya’nın külliyatı tek seferde yayımlandı. Komik Şeyler Yayıncılık güzel bir çalışmaya imza atıp Umut Sarıkaya’nın çalışmalarından oluşan üç kitap ve iki albümü koskoca bir set olarak yayımladı. O günden beri Umut Sarıkaya’nın Eskişehir’e gelmesini bekliyorum. Blogda yazmadım ama birkaç ay sonrada yine Dünya Klasikleri isimli bir kitabı üstelik özel baskısıyla yayımlandı.
  • Kardeşim Mustafa burun ameliyatı oldu. Blog elbette benim dışımdaki aile fertlerinin ve yakın dostlarımın da hayatlarındaki önemli olayları anlatıyor. Kardeşimin taa lisedeyken geçirdiği trafik kazasının ardından yıllardır kademe kademe geçirdiği ameliyatların sonuncusu da nihayet oldu. Ben de o gece refakatçi olarak kaldım yanında.
  • KİM Tiyatro Ekibiyle tanıştık. Biricik arkadaşımız İnanç’ın harika performanslar sergilediği bir tiyatro oyunu dolayısıyla KİM Tiyatro ekibiyle tanıştık.
  • Çamkoru Tabiat Parkı’nda kamp yaptık: Emre’nin Ankara’da yaşamaya başlamasının bir kutlaması olarak Alper ve Emre’yle Ankara’da Çamkoru Tabiat Parkı’nda kamp yaptık. Müthiş bir kamp oldu. Sonradan bu alanın sevgili arkadaşım Özge Şefimin sorumluluk sahasındaki bir tabiat parkı olduğunu da anladım. Eh biraz sitem etti o da.

Eylül 2022: Oldukça keyifli geçen bir yazdan sonra sonbahar başladı. Ortalamayı koruyor ve 4 yazıyla devam ediyorum. Bu ay KÖFN’ün hit parçası Bi’ Tek Ben Anlarım’ı coverladık Instagram’da. Yıl boyunca yaptığımız cover parçaları yazının sonlarına doğru liste şeklinde vereceğim. Alper’in doğum gününde İngiltere Kraliçesi Elizabeth öldü. Ölmez denilen kadın öldü. Dünya ona da kalmadı. Bu ay yeşil pasaport aldık.

Ekim 2022: Sonbaharın artık iyice kendini hissettirdiği, soğuğun iliklere işlemeye başladığı bir ay olmuş. Yine bu ay da 4 yazı yazmışım. Bu ay kısa süreli bir Ankara ziyaretim oldu. Temmuz ayında başladığım şerit rozet koleksiyonuyla ilgili olarak Ankara’da seritozet.com isimli sitenin sahibiyle buluşup tanıştım.

Kasım 2022: Yoğun bir yağmur vardı ay boyunca. Ay boyunca 3 tane yazı yazabildim.

  • Mezunlar buluşmasına gittik: Mezuniyetimizin 10. yılında pandemi nedeniyle yapılamayan ve bu yıl telafisi yapılan mezunlar buluşmasına gittik. Dönem arkadaşlarımızın yanı sıra hocalarımızla da bir araya gelebildik bu sayede. Aynı gün Alper, Emre, Ahmet Ali ve Çağlar‘la stüdyoya girdik.

Aralık 2022: Ve yılın son ayı. Bu tembel kardeşiniz sadece bir yazı yazabildi. 2014 yılındaki askerliğimden beri hiç bir ayda iki yazının altına düşmemiştim. Neyse sağlık olsun. Yılın son ayının en güzel yanı 2022 Dünya Kupası Turnuvası oldu. Katar’da oynanan turnuvayı favorim olan Arjantin kazandı. Ve böylece Messi gezegenin yaşayan en iyi futbolcusu oldu. Bizim nesil de tıpkı önceki nesiller gibi (Pele, Maradona) kendi döneminin efsanesi Messi‘yi nihayet Dünya Kupası alırken görebildi. Arjantin takımında kamuoyunda oldukça itici karşılansa da kaleci Martinez de turnuvanın bir diğer yıldızı oldu. Olağanüstü kurtarışlar yaparak en az Messi kadar kupayı kazanmalarını sağladı. Son olarak bu ay sevgili arkadaşım Merve sayesinde Turkcell tarafından kazıklanmaktan kurtuldum. Çok iyi bir fiyata çok GB’lı bir tarifeye geçtim.

  • Maykıl Ceksın Kulübü olarak 10 yıl sonra yeniden Çanakkale’ye gittik. 10 yıl önce Volkan, Alper ve Sercan’la yaptığımız turu bu sefer Volkan gelemediği için üçümüz gerçekleştirdik. Yılın son ayına oldukça yüksek bir enerjiyle giriş yapmış oldum böylece. Gelibolu‘ya Temmuz 2014’ten sonra yeniden dönmek beni oldukça tuhaf, hüzünlü ve daha çok mutlu hissettirdi.

Evet, koskoca bir yılın özeti bu şekildeydi. Ancak elbette blogda yazmadığım pek çok başka güzel gelişmeler de olmadı değil. Bunlardan en önemlilerinden birisi Ender ve Semra‘nın düğünü oldu. Çok güzel bir tarihte, 29 Ekim günü düğünleri yapıldı. Düğünde çok uzun süredir görmediğim arkadaşlarımı da gördüm üstelik. Hatta ilginç bir tesadüf eseri, Fehmi‘ye arkadaşımın düğüne gittim diye anlatıp fotoğrafları gösterdiğimde fotoğraftaki arkadaşlardan Murat, Fehmi’nin çocukluk arkadaşı çıktı. Yine Eylül ayının 5’inde Doğan ve Sinem‘in düğünleri oldu. Sevgili kuzenimiz Doğan’ı ve tüm ailesini Eskişehir’de ağırladık. Biricik kardeşim Okan‘la hasret giderdik. 18 Haziran Cumartesi günü Bilecik’e Emre ve Şeyma‘nın düğünü için gittim. Düğüne gelemeyen birkaç kişi hariç herkesle görüştüm. Evlenen tüm kardeşlerimize ömür boyu mutluluklar diliyorum.

Adam Spor Merkezi‘ne büyük bir titizlikle devam ediyorum. Burada oldukça güzel bir arkadaş ortamımız oldu. Yıl boyunca Erhan Abi‘yle antrenmanlar yapıp eğlendik. Eğlendik dediğime bakmayın, daha çok o güldü. Sonbahar aylarında omzumdan sakatlandım. Ancak hocanın ve Enes‘in tavsiyesiyle glucosamin kullanmaya başladım. Kısa sürede etkisini gösterdi ve umarım böyle devam eder.

Bu yıl tıpkı blog yazamadığım gibi, pek fazla kitap da okuyamadım. Okuduğum en iyi kitaplar Sessiz Ev ve Tiamat oldular. Bu yıl kitaplığıma yaklaşık 130 kitap daha eklenmiş ancak bu sayının hepsi roman değil. Yaklaşık 30 tanesi Atlas Özel Koleksiyon Serisinden, 25 tanesi Jules Verne eserlerinden, ayrıca ders kitapları ve çizgi romanlar da var.

Bu yıl Sevda, Yiğit, Çağlar, Cem, Ahmet Ali ve Alper’le çeşitli stüdyolar yaptık ve eğlendik. Instagram’da da güzel işler paylaştığımıza inanıyorum. Bu yılın en büyük katkılarından birisi olan sevgili Çağlar sayesinde müzik işlerimiz biraz hareket kazandı. Hali hazırda başlayıp da bitiremediğimiz birkaç şarkı daha var. Onları da en kısa sürede umarım paylaşacağız.

Yıllardır olduğu gibi bu yıl da dolunay yazılarımı sektirmeden yazdım. Bu yazılarda o aya ait müzikal gelişmeleri, hayatımdan kesitleri ve yazdığım mini öyküleri paylaştım. Yılımın Özeti yazısının da bir dolunay zamanına rastlaması benim için bir ilk olacak. Dolunay konseptinden vazgeçmeyeceğim. Hatta podcast işini becerebilirsem belki aylık dolunay yazılarım için bir periyot bile oluşturabilirim. Ancak bir önceki yılı yeniden gözden geçirince blogda pek çok şeyin yarım kaldığını görüp not aldım. Önceliğim eksiklikleri gidermek.

Neler dinledim? Açıkçası bu sene en çok dinlediğim şarkı Köfn – Bi’ Tek Ben Anlarım oldu. Bunun dışında Mabel Matiz‘in pek ilgi görmeyen Nerelere Gideyim isimli Yeni Türkü coverı da beni benden aldı. Eşin dostun sayesinde ya da kendi şansıma keşfedip hayran olduğum şarkılar ise Nova Norda – Beni Biraz, Oscar And The Wolf – Joaquim, SMS – Ay Karanlık, Mabel Matiz – Nerelere Gideyim isimli şarkılar oldu. SMS grubunu Çanakkale’de keşfettik. Çok daha fazlası da var aslında ancak yazıyı yazarken bunlar aklıma geliyor. Metal müzik türünde bir önceki sene olduğu gibi bu sene de Mgla en fazla dinlediğim grup oldu. Sabhankra, Hope To Find, Amon Amarth, Gojira, Halo Effect ve Pentagram yoğunlukla dinlediğim gruplar olmuşlar. Yazın Türkiye’ye gelen The Halo Effect’e Tahir Abi sayesinde bir kart imzalatabildim. Koleksiyonum için güzel bir parça oldu. Grubun bu yıl nihayet yayımlanan Days Of The Lost albümünü ve aynı adı taşıyan şarkısının klibini çok sevdim. Ülkedeki hemen her şeyin fiyatının üçe beşe katlanması sebebiyle bu sene çok fazla plak alamadım.

Almaya niyetlendiğim albümlerden olan Pentagram’ın son albümü Makina Elektrika ise yayımlanalı aylar geçmesine rağmen halen basılmadı! Bu yılın müzikal hayal kırıklığı galiba Pentagram oldu benim için. Acoustic Live 2017 ve son albümlerinin yalnızca dijitalde yayımlanarak basılmaması ve Eskişehir’deki son konserleri bu kanıya varmam için yeterli oldu. Everybody’s Fool şarkısını coverladığımız için yılın o döneminde de Evanescence‘in 2003 tarihli Fallen albümünü dinledim sürekli. Bunun dışında bu yıl boyunca iki müthiş podcasti dinleyip durdum. Bunlardan ilki Getik Dergi döneminden arkadaşlarım Levent ve Furkan‘ın içerisinde bulunduğu (Onur ve Anıl’ı da unutmadım) “Kat 3 Daire 5” ekibinin aynı isimli podcastlari. Korku temalı hikayeleri ve sonrasındaki yarı komik yarı ürkütücü muhabbetlerini dinlemek çok keyifli oluyor. Ve değerli arkadaşım Civan‘ın büyük ve meşakkatli bir araştırma sürecinin ardından yayımlamaya başladığı 1. Dünya Savaşı Podcast Serisi yılın diğer en iyi podcast kanalı oldu benim için. Hem Levent’e hem de Civan’a teşekkürler ve selamlar.

Neler izledim? Netflix‘te bu yıl yayımlanan tüm popüler içerikleri izledim. IPTV sayesinde aslında tüm platformlarda öne çıkan ne varsa izledim. Bu yıl da favorim geçen sene olduğu gibi “Gibi” oldu. Ayrıca bu yıl keşfettiğim Ayak İşleri dizisine bayıldım. Netflix’teki 1899 isimli diziyi Dark’ın referansına güvenip izledik ve beğendik. Avatar‘ın ve Top Gun‘ın yeni filmini henüz izlemedik. Bu sene yayımlanan hiçbir süper kahraman filmini de izlemedim. Tıpkı trap müik furyası gibi lütfen şu süper kahraman furyası da azalarak bitsin. Yine Netflix’te yayımlanan Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok isimli film bu yıl izlediğim en iyi film oldu. Savaş ve özellikle Dünya Savaşları konulu filmler favorilerimdir zaten.

Evet yazının en özel ve önemli bölümlerinden bir tanesine geldik: Hedefler. Bu bölüm, bir önceki yıl nasıl yaşadığımın da aslında en kısa özeti oluyor. Ne kadar çok hedefi başarırsam o kadar iyi bir hayat sürmüşüm demektir. 2022’de koyduğum hedeflere ve gerçekleşme durumlarına bakalım:

  • Yabancı dil sınavına girip 70 almak (başardım)
  • Makale yazıp yayınlatmak (olmadı)
  • Çadır kampı yapabilmek (yaptık)
  • ALFA Yayınları’nın Olağanüstü Yolculuklar serisinin en az %60’ını tamamlamak (tam da belirttiğim kadarını tamamladım)
  • Merve’ye araba sürmesini öğretebilmek (vakit olmadı)
  • Kendime bir elektro gitar yapabilmek (yapamadım)

Eh, ne çok iyi ne çok kötü bir yıl geçmiş. Haydi şimdi de önümüzdeki yıl için kendime hedefler koyayım bakalım:

  • Merve’ye araba sürmesini öğretebilmek
  • Bilgisayarımda Windows 10’a geçmek
  • Yıl sonunda en az 30 podcast kaydı yapabilmiş olmak
  • Alfa Yayınları Olağanüstü Yolculuklar serisini tamamlayabilmek
  • Alper’le birlikte bir makale yayımlayabilmek
  • Yurt dışına bir seyahat yapmak

Hoş geldin 2023. Her yeni yıl gibi sen de umutlarla dolu olarak geldin. Üstelik cumhuriyetimizin ilk yüzyılını müjdeleyerek geldin. Umarım ülkemiz ve milletimiz için güzel bir yıl olur. Bombalar patlamaz, cehalet övüne övüne sokaklarda gezmeye devam edemez, eşimiz, ailemiz ve dostlarımızla mutlu mesut bir yıl yaşarız. Nice güzel yıllara!

Tekinsiz Kitaplar – Ayfer Tunç – All About History

Bu ay benim için kültür sanat açısından epey güzel başladı. Halil Abi‘nin (ve aslında Candan Ailesinin) sayesinde Ayfer Tunç‘la tanıştım. Çok sevdiğim ve ilk iki sayısını aynı ay içerisinde okuyup bitirdiğim All About History dergisinin yeni sayısı yayımlandı. Vee My Resort’e yeni bir kardeş bir blog, Tekinsiz Kitaplar, yayın hayatına başladı.

Ayfer Tunç Romanları Serisi

Geçtiğimiz hafta, sevgili abim Halil Candan‘dan sürpriz bir paket aldım. Daha önce hiç okumadığım Ayfer Tunç’un meşhur üçlemesinin (Kapak Kızı, Yeşil Peri Gecesi ve Osman) tamamını hediye etmiş bana! O anlamlı tarihte yazdığı o çok kıymetli mektubuyla birlikte bu üçleme hayatıma böylece girmiş oldu. Şu sıralar okuduğum kitabı olabilecek en hızlı şekilde bitirip üçlemenin ilk romanı olan Kapak Kızı‘na başlayacağım. Birazcık bahsetmek istiyorum. Serinin bu ilk kitabı 1992 yılında yayımlanmış. Buradaki bir kahraman, bir sonraki kitap olan ve tam 18 yıl sonra 2010’da yayımlanan Yeşil Peri Gecesi‘nde başrolde. Son halka olan Osman ise 2020 yılında yayımlanmış. Kitapları okumadığım için yalnızca tanıtım bültenlerinden anladığım kadarını yazabildim buraya. Ancak birkaç gün sonra balıklama dalacağım bu seri bittiğinde de elimden geldiğince kapsamlı bir yazı yazmayı düşünüyorum. Verilebilecek en güzel hediyelerden birini veren sevgili abim Halil Candan’a ve ona bu sürprizde eşlik eden ailesine sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum. İyi ki varsınız!

All About History 3 – Mart Nisan 2021 Sayısı

Daha önce şu yazımda bahsettiğim bu harikulade derginin yeni sayısı da yayımlandı. Yine dopdolu, yine her sayfasından rengarenk ve dikkat çekici illüstrasyonlar, tarihi belgeler ve fotoğraflar taşıyor. Bu ay verdikleri poster ise açıkçası şimdiye kadar verdikleri en kötü hediye. Ben de önceki sayılardaki gibi biraz daha kaliteli hediyeler vermeye devam etmeleri lazım. Mart ayında olduğumuz için Gelibolu’da yaşanan tarihimizin belki de en önemli muharebelerinden bir tanesine dört sayfa ayırmışlar. Burada yine alışılmış hikayelerin yerine sıra dışı ve ilgi çekici tespitlere yer vermeleri çok iyi olmuş. All About History’nin okuyucu çeken tarafı da bu işte. Tarihin ve olayların içerisinde sivrilen “o anları” pinleyip okuyucuyu öykünün içine çekebiliyorlar. Tam 11 sayfalık devasa bir Viking Dosyası da yine derginin bu sayının en öne çıkan yazılarından birisi. Vikinglerin yayılımından, dillerine ve yaptıkları savaşlara kadar anlatılan doyurucu bir yazı olmuş. Favori sayfam olan “Zaman Yolcusunun El Kitabı”nda, bu sefer Tibet’e, 1900’lerin başına gidiyoruz.

Umut Sarıkaya’nın “Hakkı Yenen Tesla” tiplemesine bayılırım. Bu sayıda da müthiş bir Edison vs Tesla dosyası yer alıyor ki okurken aklıma hep Umut’un karikatürü gelip durdu 🙂 Bunun dışında Kara Ölüm Veba, Alternatif Tarih: Roma Yıkılmasaydı Ne Olurdu?, Grigori Rasputin, Cadı Avı (Bu ay ki en iyi yazılardan birisi) ve Mucize Kurtuluşlar yazıları bu ayın en güzel yazıları olarak benim listelediklerim.

Tekinsiz Kitaplar Blogu Yayın Hayatına Başladı

Çok kıymetli arkadaşım, değerli müzisyen ve akademisyen Serkan Kaya’nın son birkaç yıldır Facebook’ta yayımladığı kitap incelemelerini büyük zevkle takip ediyordum. Popüler kültürün genellikle dışında ve açıkçası orada görmesem haberim bile olmayacak onlarca kitaba ait inceleme yazısı okudum. Bazılarını gerçekten çok merak edip satın alınacaklar listesine ekledim. Bazılarını ise yalnızca değerlendirmeyi okuyup yeni bir şeyler öğrenmekle yetindim. Biliyorsunuz, ben blog yazmayı, faydalı konularda insanlarla konuşur gibi yazmayı ve paylaşmayı seviyorum. İnternette bunu yapmanın en samimi yolunun da bloglar olduğunu düşünüyorum. Yıllardır fikrim değişmedi. Serkan Kaya da kitap yorumlarında otuzları aşıp kırklara dayandığında içimden aslında bu yazılarla dopdolu bir blog olabileceğini geçirdim. Birkaç ay sonra da Tekinsiz Kitaplar’ın yayın hayatına başladığını büyük bir mutlulukla öğrendim.

Şu anda blogda 61 adet “tekinsiz kitap”ın inceleme yazısı var. Lovecraft, K. Le Guin, Tolkien ve korku temalı toplama kitaplar blogun öne çıkan yazarları ve kitapları. Özellikle Çerezzine’de yayımlanan ve tekinsizkitaplar’dan da bağlantı verilen Lovecraft incelemesini muhakkak okumak lazım. Bütün külliyat hakkında tek bir yazı okuyarak bilgi almak için daha iyisi olamaz diye düşünüyorum.

https://tekinsizkitaplar.blogspot.com/

Bu Yılın İlk Bahar Alerjisi Krizim

Geçtiğimiz gün bir şikayet üzerine Bilecik’te bir maden ocağına gittik. Burada arazide diz boyunda otların ve bilumum yeşilliğin, ağacın arasında incelemeler yapmak gerekti. Blogu uzun süredir okuyan okur bilir, bende çok ağır bir bahar alerjisi (Alergic rhinitis – alerjik rinit) var. Her yıl, yılın en az 5-6 ayını bu hastalıktan muzdarip olarak geçiriyorum.

levmont_496383Yıllar boyunca bu blogda bu hastalığımla ilgili pek çok yazı yazdım. Bu yazılardan pek çok alerjik rinit hastası okuyucu da faydalandı. En azından Google aramalarından bunu anlayabiliyorum. Bu senede alerjim için Levmont kullanıyorum. Son iki üç yıldır Desmont gayet etkili bir şekilde derdime derman oluyordu. Hatta askerdeyken evden 30 tablet kadar Desmont getirtmiştim. Osman bu yazıyı okuyorsa hatırlayacaktır, küçücük bir hapın hayatımızı nasıl da kurtardığını.

Bu sene ilacım bittiğinde alerji mevsiminin tam ortasında kalmıştım. Bir de yukarıda bahsettiğim durumla karşılaşınca iş yerindeki arkadaşlarım o gün akşama kadar “çok yaşa” demek zorunda kaldılar. Bunu ancak yaşayan bilir. Sürekli akan burnunuz, sürekli bir baş ağrısı falan. Sinir bozucu bir göz kaşıntısı da cabasıdır üstelik.

Cuma günü sabah erkenden kalkıp Bilecik’teki Aile Sağlığı Merkezi‘ne gittim. Burada bir süre bekledikten sonra muayene olmak için girdim. Gerçi muayene olmama da gerek yoktu. Doktora durumu anlattım ve mümkünse bir Desmont yazmasını istedim. Ancak bu ilacı sadece uzman doktor yazabiliyormuş. Doğru ya! Bunca yıldır ben hep Kulak Burun Boğaz Polikliniğine giderdim. İlk defa ASM’ye gelmiştim. Neyse, bunu da öğrenmiş oldum. Randevum olmadığı halde Devlet Desmont_5_10mg_90t_16022012Hastanesi‘nin KBB polikliniğine gittim. Burada sağolsun bir doktor hanım vardı. Önce sekreterine durumumu anlattım. O da, o günün heyet günü olduğunu, muayene olamayacağımı, ancak ilaç yazdırma durumunu doktora sorabileceğimi söyledi. Ben de tam içeri girecekken doktor hanıma sordum ilaç yazabilir mi diye. Gayet sevecen bir tavırla “Tabii ki yazarım buyurun içeri” dedi. Oh be, dedim. İçeri girdim. Alerjik rinitim var mümkünse Desmont ya da Levmont yazabilir misiniz, dedim. Tamam, dedi. Bir kağıda birkaç sayı ve harf yazdı. Reçete yok artık biliyorsunuz.

Bilecikli olanlar bilir, Arif Eczanesi var hemen yakında. Bilecik’e geldiğim günden beri başka yerden ilaç almadım. Gittim, yine oradan aldım ilacımı: Levmont. Geçen yıl tek tük Levmont kullanmıştım. Ama bu yıl ilk defa tamamen Levmont kullanacağım. Şimdilik çok iyi gidiyor. Uyku yapmadı. Herhangi bir yan etki de yok şimdilik (Ah o rüyalar yok mu). Bizim hastalıkta en can sıkıcı durum, bir süre sonra bünyenin ilaca iyice alışması ve alerjinin yeniden başlaması. Umarım öyle bir sıkıntı yaşamam. Bir de tecrübelerimden dolayı ben ilacımı gece yatmadan önce içiyorum. Dolayısıyla gün içerisinde pek yan etki göstermiyor. Uyku yapma halini zaten uykuda atlatıyorum.

Bu arada Desmont da Levmont da reçetesiz alınca gayet pahalı ilaçlar. O yüzden en iyisi şu alerjim için bir rapor almak. Böylece bittikçe bir daha doktora gitmeden alabilirim her yerden. Yani öyle olabiliyor herhalde değil mi?

Proofhead İstanbul’da – 2

Yazının ilk kısmı için tıklayın.

Eğitimin ikinci günü de tıpkı birinci gün gibi dolu dolu geçti. Akşam ders bittiğinde ben yine kendimi tutamamış ve birkaç plak ve kitap daha almıştım. Akşam için planımız bir önceki gün yiyemediğimiz balık ekmeği yemek ve biraz dolaşmak şeklindeydi. Dünden muhabbete doyamadığımız Umur da aradı ve buluşabileceğimizi söyledi. Biz de İlkan Abi‘yle önce eve gittik, eşyalarımızı bıraktık. Sonra Keyb‘nin “piç kasa” diye nitelendirdiğimiz A3’üne atladık. Doğruca Üsküdar‘a gittik. Balık ekmeği yedik ve Umur geldi. Sonra hep birlikte Çamlıca‘ya doğru yola çıktı. Bu esnada Osman aradı ve onu da Çamlıca’ya çağırdık.

ist03

Osman Ben Umur

Osman, Umur ve ben yaklaşık altı ay sonra buluşmuş olduk. Çamlıca’da saçma sapan canlı müziklerin çaldığı bir mekanın, canlı müzik olmayan kısmına geçtik. Burada epey muhabbet ettik. Sonra Osman ve yanındaki arkadaşları kalktılar. Biraz oturduktan sonra bizler de kalktık. Umur’u Kadıköy’de metrobüse bindirdik, sonra da eve geçtik. Evde oturken televizyonda çiğ köfte reklamı çıktı. Ulan nasıl canım çekti anlatamam. Sağolsun Keyb de gitti aldı geldi. İşte o zaman anladım arkadaşla kardeşin farkını 🙂

Yolculuğun başında aldığımız bilete amorti bile çıkmadı.

Yolculuğun başında aldığımız bilete amorti bile çıkmadı.

Ertesi gün, pazartesi, eğitimde ilk defa farklı bir hoca gelecekti. Biz yine aynı saatte Fizik Mühendisleri Odası‘na gittik. YTÜ’den bir hoca, Cihan Hoca, geldi. Diğer derslerden farklı olarak, biraz daha teorik, biraz daha formüllü, fizik dersi ayarında üç saatlik bir ders işledik. Öğle arasında ben yine Akmar’a… Aynı gün öğleden sonra, nihayet beklediğimiz hoca, Murat Hoca geldi. Çevre ve Orman Bakanlığı‘ndan emekli ve halen TÜRKAK denetçisi olan Murat Hoca, gürültü konusunda Türkiye’de saha deneyimi en fazla olan kişilerden. Sunumları harikaydı. Tamamen uygulamaya yönelikti. Adam ufkumuzu genişletti adeta.

Raif Ben Keyb

Eğitimin en yorucu günü 3. gün oldu. Ertesi gün gireceğimiz sınavın gıdıklayan heyecanıyla akşamı ettik. Karnımız acıkmıştı. Bir yerde oturduk yemek yerken Keyb geldi. Keyb’den kısa süre sonra da bir diğer asker arkadaşım Raif geldi. Raif, askerden birlikte terhis olduğum, beraber tezkere aldığım arkadaşımdır. Hep birlikte Kadıköy’de dolaşmaya başladık. Hava buz gibiydi, mekanlar ise saçma sapan… İki farklı mekanda iki üç saat oturduktan sonra Raif gitti. Biz de son sürat eve yollandık. Ertesi gün olacak sınav için ufak çaplı bir çalışma yaptık. Sonra uykumuz geldi.

Raif’e ilk buluşmamızda bana geri vermesi için teslim ettiğim kağıt parçası.

Eğitimin son günü, salı günü, tüm çanta ve valizlerimizi hazırladık ancak yanımıza almadık. Hava iyice soğumuş, hatta hafiften kara dönmüştü. İlkan Abiyle kahvaltı için Mühürdar Caddesi’nde bir mekana girdik. Böylece İstanbul’da kaldığımız dört gün boyunca her sabah farklı bir mekanda kahvaltı yapmış olduk.

FMO’ya geldik ve eğitimin son kısmı başladı. Bir önceki günden tanışmış olduğumuz Murat Hoca, yine süper faydalı ipuçlarıyla, gayet dolu dolu bir sunum yaptı bize. Ekip olarak son öğle yemeğimizi de yine Benusen Restoran da yedik ve ben planladığım bazı işler için ayrıldım. Önceki günlerde Serkan’la geziyorduk Akmar’ı. Sağolsun bana eşlik ediyordu. Ancak son gün yalnızdım.

İşleri halledip sınava girmek üzere son defa FMO’ya geldim. Sınav saati geldi ve başladı. Çok zor bir sınav değildi. En azından, çalıştığımız için zorlanmadık. Eğitim programıyla ilgili bir de anket doldurduktan sonra nihayet eğitim bitmiş oldu. Tüm arkadaşlarla vedalaştık ve İlkan Abiyle son sürat Keyb’nin evine doğru yola çıktık. Tipi başlamıştı ve yürümemiz baya zorlaşmıştı. Neyse, eve geldik. Hazırlıklarımızı tamamladık. Ben o ara “şaire bağladım” 🙂 Evden çıktık ve yaklaşık 400 metre mesafedeki metro durağına doğru yola çıktık. Ancak tipi iyice hızlanmıştı ve gözlermizi bile açamıyorduk.

Trene binmek üzereyken ben, boru ve İlkan Abi

Trene binmek üzereyken ben, boru ve İlkan Abi

Zor bela ilerlerken bir dolmuş durağına geldik ve buradan kalkan dolmuşun doğruca Pendik’e, hatta Hızlı Tren İstasyonu‘na gittiğini öğrendik. Böylece metroya binip Kartal’a, oradan da aktarmayla Pendik’e gitmeye gerek kalmadı. Geldiğimizde yine dolmuşa binmiştik ve bu yolculuk yaklaşık 1.5 saat sürmüştü. Gidiş yolcuğumuz da aynen 1.5 saat sürdü. Dolmuştan indiğimiz yerde gördüğümüz bir restorana girdik ve yemek yedik. Bu yemek, yaklaşık 20 saat içinde İlkan Abiyi zehirleyecekti.

Saat 19.10’da Hızlı Tren’e bindik. Kar yağışı artık ciddi anlamda hızlanmaya başlamıştı ve bunu trenin gidişinden de anlayabiliyorduk. Anonslar sürekli “Yoğun kar yağışından dolayı hız yapamıyoruz” şeklindeydi. Hakikaten yapamadılar. Bir saat rötarla geldik Eskişehir’e inebildik. Böylece İstanbul yolculuğumuz bitmiş oldu. Umarım İstanbul’a daha sıcak bir zamanda ve arayı fazla açmadan yine gidebilirim. Çünkü hala buluşulacak o kadar çok dost ve alınacak o kadar çok şey var ki 🙂

NOT: İlkan abinin durumunu merak edenler için; salı akşamı bende kaldı. Gece rahatsızlandı. Ertesi gün iyileştiğini düşünerek Bilecik’e doğru yola çıktı. Ancak yolda fenalaşıp ambulansla Bilecik Devlet Hastanesi‘ne yetiştirildi. Kalp krizi geçiriyor diye epey paniklediler. Yapılan tüm testler temiz çıktı neyse ki. Ertesi gün akşama doğru hastaneden taburcu oldu. Şimdi çok şükür hiçbir şeyi yok. Geçmiş olsun canım abime.

2014 Yılımın Değerlendirmesi

Yıllar bir biri ardına geçiyor, hayatlarımız değişiyor sevgili okur. Hayatımın belki de en önemli yılıydı 2014 ve en çabuk geçen yılı oldu.

Her yıl yazdığım ve geride bıraktığım yılı değerlendirdiğim yazılardan birisi olacak bu da. Geçen sene yazdığım, 2013 Yılı Değerlendirmesi‘ni okudum az önce. Blogun en hantal yılı olarak bahsetmişim. Ancak, bu yıl beş yıllık My Resort Tarihinin en kötü yılı olmuş, onu anladım. Çünkü altı ay süren bir askerlik ve bir ay süren bir evlilik sürecinde tamamen blogdan uzaktaydım. Tek bir kelime yazmadım. Haliyle reytingler de düştü. Ancak olsun, bunu dert etmiyorum. İnternet alışkanlıklarında belirli dönemler vardır. Örneğin 2000’lerin başında forum siteleri çok revaçtaydı. Sonra sözlükler birden moda oldular. Sonra blog dönemi başladı. Akıllı telefonlarla birlikte bu sefer de fotoğraf ağırlıklı içeriklerin yer aldığı sosyal profil siteleri popülerleşti. Dolayısı ile kişisel blogların artık iki kuşak geride kaldığını söylemek hiç de yanlış olmaz. Özellikle video ve fotoğraf paylaşımlarına olan ilgi bu denli yoğunken kelimelere ilgi gösteren okuyucuların sayısı ciddi oranda azaldı. Okumaya devam et

Aşırı Gerekli (!) Koleksiyonlar Serisi – Gillette Blue 3

Yeni bir seriye başlıyorum. İlerleyen günlerde bu seri altında pek çok yazı okuyacaksınız.

Askerdeyken her sabah tıraş olmak gibi bir zorunluluğumuz vardı. Acemi birliğinden terhis olduğum güne kadar değişmez jiletim Gillette Blue 3 oldu. Hem çok iyi tıraş ediyordu hem de uzun süre kullanabiliyordum. O sıralarda farkettim, benim kullandığım mavi renkli jiletten farklı olarak kırmızı ve yeşil renkli olanları da vardı ve bizim çocuklar kullanıyorlardı. Daha askerdeyken bendeki mavi renklilerden verip bu değişik renkte olanları takas ettim.

Terhis olduktan sonra da oturup ciddi ciddi araştırdım. Gillette Blue 3’ün ülkemizde satılan toplam beş farklı rengi varmış. Biraz şans biraz da salaklığım sayesinde bu beş rengin her birini topladım. İşte karşınızda toplam beş farklı renkten oluşan Gillette Blue 3 koleksiyonum:

jiletEn baştaki yeşil-sarı, Dünya Kupası için özel üretilmiş ve Brezilya bayrağı renklerinde. İkinci sıradaki ürün Blue 3 Ice diye satılan ürün. Mavi biraz daha donuk bir mavi fark ederseniz. Ortada yer alan bal köpüğü-siyah renk jileti sadece akaryakıt istasyonlarında ya da asker malzemesi satan dükkanlarda bulabildim ben. Kamyoncu jileti diyorum o yüzden. Dördüncü jilet ise Blue 3’ün default rengi. Yani ürünün piyasaya ilk çıktığı renk. Son sıradaki kırmızı-siyah jilet ise Ferrari serisi olarak üretilmiş. Büyük marketlerde bulunabiliyor.

Böyle miniş bir koleksiyon işte bu da. Her birini itina ile saklıyorum ve sayılarının artmasını bekliyorum. Bu koleksiyonumu asker arkadaşım Osman‘a adıyorum. Hadi bakalım.

EKLEME: Yeni bir Gillette Blue 3 bıçağı daha koleksiyonuma dahil oldu. 20.06.2015